Mayalara göre yaşadığımız çağ sona ermek üzere. Bu çok köklü olacak ve daha önce yaşadığımız hiçbir şeye benzemeyecek. Peki Maya halkı neden tarihlerinin sonu olarak 2012 yılını seçmişti? Bu tarihin bir önemi olmalıydı.
Mayalar tarihin neresinde durduklarını anlamak için Uzun Sayım’a da bakarlardı. Bu uzun dönem takviminin 13 Baktun’luk devrelerinden her birinin bitimi, dünya için radikal değişimler ve büyük yenilikler içerirdi. İçinde bulunduğumuz devre, Mayalara göre beşinci ve son devredir ve 13.0.0.0.0 tarihinde son bulacaktır. Bizim takvimimize göre sözü edilen bu tarih, 21 Aralık 2012’ye denk gelmektedir. Bu tarihe ulaşmak için bir “başlangıç tarihi”ne ihtiyaç vardır. Araştırmacılar neredeyse bir asırdır Uzun Döngü’nün başlangıç tarihini netleştirmeye çalışmaktadırlar. Arkeologlar, antropologlar ve arkeoastronomlar 1970’lerde ve 1980’lerde bu konuda önemli mesafeler kaydetmişlerdir. Karbon 4 yöntemi yardımıyla yaptıkları hesaplamalar sonucunda Uzun Sayım’ın başlangıç tarihini MÖ 11 Ağustos 3114 olarak saptamışlardır. GMT olarak bilinen Goodman-Martinez-Thompson korelasyonuna göre Uzun Döngü’nün başlangıcı için Jülyen gününe göre 584,283’tür. Bu korelasyon eski taş kitabelerde, tarihi kayıtlarda, astronomik verilerde ve Guatemala’daki en muhafazakar Mayalar arasındaki sözlü geleneklerde desteklenmektedir. Günümüzde de araştırmacıların hemen hemen hepsi 584,283 numaralı Jülyen günü, yani MÖ 11 Ağustos 3114 tarihinin Uzun Döngü’nün başlangıç tarihi olduğunda hemfikirdir. Bu tarihin üzerine 5125,36 güneş yılı ilave edilmiş, böylelikle uzun sayımın bitiş tarihi ise MS 21 Aralık 2012 olarak saptanmıştır.
Araştırmacı ve yazar Major Jenkins, son gün olarak belirlenen 21 Aralık tarihinin bir kış gündönümüne geldiğini saptamış, bu takvimin astronomiye açık bir gönderme olduğunu keşfetmişti. Mayalar çok iyi bir astronom ve matematikçiydi. Bizim henüz yeni anladığımız konularda bile çok gelişmişlerdi. Bu takvimin alt yapısında da astronomik ve matematiğin başrol oynaması son derece doğaldı. Major Jenkins, Güneş ve Galaktik Merkezin 2012 yılının kış gündönümünde aynı hizaya gelecek olduğunu bulmuştu. Üstelik bu durum, yalnızca 26.000 yılda bir yaşanıyordu. Bu şartlarda Mayalar kesinlikle bu astronomik hizalanmaya işaret ediyorlardı. Çok ender gerçekleşen bir hizalanma!
Jenkins’e göre bu hizalanma, Aralık gündönümü güneşi Samanyolu ile kavuşum yaptığında ve Yay’daki ekliptikte olacaktır. Bu kesişim noktası, Samanyolu’nda aynı zamanda “Büyük Çatlak” olarak da adlandırılan Kara Oyuk’un bulunduğu bölge olacaktır. Kara Oyuk (Mayalar buna Kara Yol ya da Xibalba diyorlardı) genişliği yaklaşık 10 derece olan ve Yay-Akrep takımyıldızlarına yakın olan Samanyolu boyunca uzanan, yaklaşık 14 derece genişliğinde olan Ekliptiğin, Yay’ı kestiği bölgeden başlayarak, Kartal Takımyıldızı’na kadar uzanan, Samanyolu’nun merkezinin yakınlarında yoğunlaşan karanlık bir kuşaktır. Ekliptik, Samanyolu’nu İkizler ve Yay takımyıldızları boyunca yaklaşık olarak 60 derece açıyla keser. Mayalar bu bölgeye “Yolların Kavuştuğu Yer” ya da “Kutsal Ağaç” adını vermişlerdi. Bu alanı astronomlar da “Galaktik merkezin nükleer tümseği” olarak adlandırırlar ve burası Samanyolu galaksisinin merkezidir. Mayalar Galaktik Merkez’i, her şeyin doğduğu “Yaratılış Mekanı” olarak algılamışlardır. Mayalara göre 21 Aralık 2012’de Güneş karanlığa doğacak ve Samanyolu’nun içinden geçmiş gibi görünecek, galaksimizin merkeziyle, yani “Yaratılış Mekanı”yla aynı hizada bulunacaktır. 2012’de Güneş’in Oğlak burcuna giriş yapacağı Kış Soltisti, Maya’ların Uzun Döngü olarak adlandırdıkları takvimin de sona erdiği gün olan 21-12-2012’de saat 11:11 GMT üzerinde başlayacaktır. O sabah güneş galaktik merkez ya da “Nükleer Çıkıntı” olarak isimlendirilen gökyüzü kısmına doğacaktır. Burası Samanyolu Galaksisi’nin rotasyonunun merkezinde olan kara deliğin bulunduğu söylenen yerdir. Güneş neredeyse 26.000 yıldır ilk defa Mayaların “Karanlık Oyuk” olarak adlandırdıkları bir kısma bağlanıyor görünecektir.
Güneşin galaktik merkezle ya da Karanlık Oyuğun tam ortasıyla tam olarak hizalanacağını söyleyemeyiz, ama uzayın iki bölümünün arasında bir yerde olacaktır. Aslında güneşin burada doğuyor olması, kendi başına çok eşsiz bir olay sayılmaz. Bu durum 2012’nin sonrasındaki birçok sene boyunca kış soltisti günlerinde gözlemlenebilecektir. 21 Aralık 2012’de gerçekleşeceği söylenen Galaktik Dizilim (Dünya, Güneş ve Galaktik Merkez’in yeryüzünden bakıldığında bir dizilim oluşturması) aslında Mayalardan gelen mitolojik astronominin şablonu durumundadır. Öte yandan, bu dizilim için her ne kadar “Galaktik Hizalanma” olarak bahsedilse de, bu olayın doğru terimi aslında “Galaktik Kavuşum” olmalıdır. Astronomik hizalanmalar paylaşılan bir düzenlemede üç göksel objenin birden yer alması anlamına gelir. Astronomik Kavuşum ise iki evrensel objenin ya da cismin Dünya’dan bakıldığında aynı hizaya gelmesidir. Dünya’dan bakıldığında Güneş’in Galaktik Merkez ile kavuşması demek, daha yüce olanla yeniden ilişki kurulması demektir. Ama bu kavuşum, tam olarak aynı dereceden olmayacaktır. Olaya Astrolojik olarak bakıldığında, Galaktik Merkez içinde bulunduğumuz dönemde yaklaşık 27 derece Yay burcundadır ve Güneş’in kış soltistinde bulunacağı 0 derece Oğlak burcundan sadece 3 derece uzaktadır (Galaktik Merkez 2000 yılında 26 derece 52 dakika Yay burcunda idi ve 2025 yılında 27 derece 13 dakika Yay burcunda olacak). Astrolojik olarak değerlendirildiğinde, 3 derece uzaklık kavuşum toleransındadır ve bu toleransta bulunan gök cisimleri kavuşum yapıyor olarak kabul edilirler. Bu yakınlık yıllar geçtikçe giderek artacaktır. Tam kavuşum 2200 yılı civarına denk gelmektedir.
2012’ye özgü olacak asıl önemli durum, güneşin Galaktik Ekvator boyunca uzanan Karanlık Oyuğun bir kenarına neredeyse değdiğinin görünecek olmasıdır. Burası Maya evren biliminde en çok ruhsal yeniden doğuş mitolojileri ile ilişkilendirildiğinden, önemli sayılan gece göğü bölümüdür. Mayaların evrenbilim ve mitolojileri, güneş sistemimizin, üzerinde hareket ettiği elips yörüngesinde Samanyolu galaksimizin merkezine bir yaklaşıp, bir uzaklaştığını biliyor olduklarını göstermektedir. Mayalara göre bu çevrim gökyüzünü, karanlığın hakim olduğu gece göğü ve aydınlığın hakim olduğu gündüz göğü olmak üzere iki yarıya ayırmaktaydı. Her gündüz yaklaşık 13.000 yıl ve her gece yaklaşık 13.000 yıl sürüyordu. Mayaların bu görüşüne göre biz şu anda karanlık kısmı tamamlayıp, 21 Aralık 2012’de yaşanacak yeniden doğuşla birlikte, aydınlık kısma geçmek üzereyiz. Kısacası Maya takvimiyle örtüştüğü öne sürülen galaktik dizilim, güneş sisteminin uzayda öngörülebilir bir döngüde hareket ettiğine ve Mayaların da bunu bildiğine dayandırılmaktadır.
Astronomi uzmanı olarak tanımlanan Mayalar, günümüze kadarki bütün Güneş ve Ay tutulmalarını, Dünyanın dönüş hızındaki değişimleri kaydetmişlerdi. Venüs’ün hareketlerini izlemişler, binlerce yıl süregelen takvimlerinin temelini oluşturmuşlardır. Venüs’ün yaklaşık 584 günlük devrindeki hareketlerini izlemek için oluşturmuşlardı (Venüs tablosu). Ayrıca eklipsleri hesaplamak için “Ay tablosu” oluşturmuşlardı. Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter gezegenlerini ve Süreyya Takımyıldızı’nı (Ülker ya da Pleiades), Güneş ve Ay’ın hareketlerini izlemişler, günümüze kadarki tutulmaları doğru şekilde tahmin etmişlerdir. Günümüzde cebir kullanıyoruz; ama Mayalar böyle yapmamış, gelecek hakkında çıkarımlar yapmak için gözlemsel astronomi ve referans tablolar kullanmışlardır. Mayalar takvimlerini geleceğe yönelik öngörülerde bulunmak için kaydediyorlardı.
Venüs Faktörü
Venüs sadece Mayalar için değil, diğer Mezoamerikan kültürler için de önemli bir astronomik cisimdir. Zamanlama konusunda bir rehber olarak görülmüştür. Döngülerine değer verilmiş ve takvimde belirleyici bir faktör olarak kullanılmıştır. Ama Venüs Maya kozmolojisinde merkezindedir. Mayalar Venüs’e Noh Ek = Büyük Yıldız demişlerdi. Uzun Döngü olarak adlandırılan takvimleri de, günümüz arkeologları tarafından, MÖ 11 Ağustos 3114’e denk gelen tarihe denk düşen “Venüs’ün Doğumu” olarak ifade ettikleri zamanda başlamıştır. Mayalar bu Uzun Döngü’nün 2012’deki Venüs geçişi sonrasında sona ereceğini düşünmüşlerdir. Yani Venüs geçişini, belirleyici bir işaret olarak görüyorlardı. 21. yüzyılda ilk Venüs geçişi, 8 Haziran 2004’te yaşandı. O tarihten bu yana, doğa olaylarında artışlar, politik ve ekonomik değişimler de hızlanmış durumda. Bilgi akışı ve teknolojik gelişmeler de aynı şekilde. Bu iki geçiş arasındaki dönemin, insanlığın yeni bir çağa hazırlandığı “geçiş” dönemi olduğu söylenmektedir. 2012 yılında yaşanacak olan Venüs geçişi, yeniçağa geç döneminin bir nevi öncü işareti olarak görülmektedir.
Pleiades (Ülker yıldız kümesi)
Birçok takvim sisteminde Pleiades’in konumlarından tarım ve ilahi amaçlar için yararlanılmıştır. Mexico City civarındaki Teotihuacan adlı piramit ve tapınak kompleksi de ufuk boyunca uzanan Pleiades’e doğru yönelmektedir. Yunan ve Eski Mısır tapınakları da bu yıldızlara doğru dönüktür. Giza’daki Büyük Piramit Pleiades ile aynı hizadadır. Polynesia’daki tapınaklar ve kaya oluşumları ile gezegen üzerindeki başka birçok yer bulunmaktadır. Dünyanın Güneş ile Pleiades arasında yer aldığı Kasım ayında, Pleiades yıldızları neredeyse tüm gece boyunca gökyüzünde görülebilir.
Mayalar için Pleiades diğer bütün takımyıldızlara, hatta Sirius’a nazaran daha fazla önem taşımaktaydı. Bu yıldız grubunun gökyüzünün tepe noktasından (Zenith) geçişi, Tzolkin ile Haab’ın son günlerinin çakıştığı 52 yıllık dönemin sonunda yaşandığı için de fazlasıyla önemsenirdi. Mayalar 52 yılda bir bu takımyıldızın Güney meridyene ulaştığı zamanları dikkatle izliyorlardı. 52 yıllık döngünün son gününde Dünya’nın sonunun geleceğinden, Güneş’in bir daha hiç doğmayacağından korkuyorlardı. Pleiades döngüsünü tamamlayıp Zenith noktasında belirdiğinde, bunu şölenlerle kutluyorlardı.
Pleiades ile ilgili bir başka döngüde Venüs gezegeni de yer alır. Eski Maya uygarlığında astrologlar takvimlerinde Venüs ile Pleiades yıldızlarının kavuşumunu baz olarak kullanmışlardır. Venüs’ün Pleiades’e en son yakınlaşması 2004’te gerçekleşti. Bir sonraki ise 2012’de gerçekleşecek ve bu kez merkezdeki yıldızlar olan Alcyone ve Maia’ya daha yakın olacak.
Maya takviminin, Venüs’ün Pleiades yıldızları arasından geçişi ile aynı yıl olan 2012 yılında sona eriyor olması ilginçtir. 20 Mayıs 2012’de Pleiades yıldızları ile kavuşum yapan bir Güneş tutulması gerçekleşecek. Bu, Güneş, Ay, Dünya ve Pleiades yıldızları arasında eşi görülmemiş bir dizilim olacak.
Güneş-Ülker-Zenith Birleşmesi
Güneş Ülker (Pleiades) birleşmesi Mayalarca çok önemsenmiştir. Bir Maya kenti olan İzapa’daki astronomik yapılar da, bu gizemli buluşmanın binlerce yıl önce hesaplanmış işaretleridir. Ünlü Kukulkan piramidinin tepesindeki şekil, Güneş–Ülker–Zenith buluşmasına işaret etmektedir. 20 Mayıs 2000 günü öğle saatlerinde oluşan astronomik dizilim, yüzyıllar evvel Mayalarca, en önemli tanrıları için yapılan piramidin tepesinde simgesel olarak gerçekleştirilmiştir. John Major Jenkins, Chicken Itza’daki Kukulkan piramidinin, bir Dünya Çağı ya da zamanı takvimi olduğunu ve presesyonun Büyük Döngüsündeki benzersiz hizalanmaları işaret etmekte olduğunu söyler. Meksika’nın güneyinde, İzapa’nın bulunduğu paralel üzerinde Güneş – Pleiades buluşması, presesyon etkisinden bağımsız olarak her yıl, ilkbahar ekinoksundan 61 gün sonra gerçekleşir. Günümüzde bu tarih, Güneş’in Boğa Burcu’na girdiği 20 Mayıs tarihine denk gelmektedir. 20 Mayıs 2012’de aynı astronomik konum yine yaşanacak. Fakat bu kez çok dikkat çekici bir şey daha gerçekleşecek. Güneş–Pleiades–Zenith birleşimi başladığında, bir de Güneş tutulması gerçekleşecek! Venüs geçişinin de bu tarihten yalnızca 17 gün sonra gerçekleşecek olması bir tesadüf olabilir mi?
20 Mayıs 2012’de gerçekleşecek halkalı Güneş tutulması ABD’nin güneyi, orta Amerika, merkez ekvatoral güney Amerika ve Afrika’dan gözlemlenecek. Tutulmanın kavuşum yapacağı Pleiades, Mayalar için ve diğer pek çok antik uygarlıklar için çok önem taşımaktadır. Tutulmanın yakın dereceden birleşeceği Alcyone, Pleiades’deki ana yıldızdır. Astrolog Bernadette Brady, Fixed Stars kitabında şöyle diyor: “Pleiades, birçok kadim kültür tarafından ölümle ve ölülerin yargılanmasıyla ilişkilendirilmiştir. Keltler Kasım ayını ölüler ayı olarak görmüşlerdir; çünkü Pleiades yılın o döneminde Güneş doğduğunda yükselmeye başlamaktaydı. Alcyone, bunlardan etkilenen bir yıldızdır ve hem öngörüler ve gizemli yetenekler, hem de acımasız yargıyla ilişkilidir.” Ben Alcyone’u “Takdir-i İlahi” olarak nitelendiriyorum. 2012 yılında yaşayacaklarımız, önceden belirlenmiş olan şeylerdir. Yani Allah’ın takdiridir. Ama bu takdire vereceğimiz tepkiler, biz insanlara bağlıdır.
Maya Kehanetleri ve Güneş Lekeleri Döngüleri
Mayalar’ın 2012 kehaneti Güneş Lekeleri Döngüsü’yle ve Venüs Döngüsü’yle bağlantılı gözüküyor. 6 Haziran 2012’de Venüs’ün bu yüzyıldaki ikinci geçişini yaşayacağız. Bu döngüleri, daha önceki döngülerden ayıran en önemli özellik, 26.000 yıllık presesyon döngüsünün de sonuna gelmiş olmamız ve 21 Aralık 2012’de gerçekleşecek olan Galaktik Hizalanma konusudur. Bu aynı zamanda Mayalar’ın 5.125 yıllık 5. döngüsünün de tamamlandığı tarihe denk geliyor. Araştırmacı yazar Murice Cotterel’e göre Mayalar, güneş lekelerinde yaşanan değişimlerin farkındaydılar ve bizi uyarmaya çalışıyorlardı. Güneş lekelerinin maksimum yaptığı yıllarda doğal felaketlerde artış, savaşlar ve ekonomik istikrarsızlıklar görülmüş. Şu bir gerçek ki, doğal felaketler ve insan hareketleri (savaşlar, ekonomi, göçler, uygarlıkların doğuşu, yıkılışı vb) güneş lekelerinin yükseliş ve düşüşleriyle ilişkilidir.
17. yüzyıldan bu yana, modern teleskoplar ve bilgisayarlar sayesinde Güneş’in dış tabakasıyla ilgili bilgilerimiz gün be gün artmaktadır. Daha önce de bahsettiğimiz gibi, Güneş’te meydana gelen manyetik değişimlerin dünyamızın manyetik alanını ve dünyamızı etkilediği tespit edilmiştir. Güneş fırtınaları, uydu alıcıları ve güç kaynaklarını hatta dünyamızın iklimini de etkilemektedir. Güneş üzerinde görülen en ilgi çekici olaylardan biri de Güneş lekeleridir. Lekeler, şiddetli manyetik alanlar güneş yüzeyinde belirdiğinde ortaya çıkarlar ve çevrelerine göre manyetik etkinliği yüksek olan bölgelerdir. Güneşte meydana gelen güçlü fırtına ve patlamalar, güneş lekeleri şeklinde dünyamızdan gözlenmektedir. Güneş lekelerinin maksimum düzeye çıktığı zamanlarda dünyanın volkanik ve sismik etkinliğinde artışlar kaydedildiği istatistiksel olarak kanıtlanmıştır. Güneşte meydana gelen fırtınadan saçılan manyetizma, Dünya yörüngesindeki uyduları, uzay istasyonlarını, kablosal iletişim ağlarını, telefon hatlarını hasara uğratmıştır.
Bilim insanlarının açıklamalarından, artık yüksek güneş lekesi aktivitelerinin Dünya’nın manyetosferini genişlettiğini biliyoruz. Güneşin aktivitesinin 2000 yılı Mayıs ayından itibaren arttığı söyleniyor. Bu tarihte gökyüzünde gezegensel toplaşma söz konusuydu. Bu tarih aynı zamanda Güneş’in Ülker takımyıldızı ile birleşmesi civarına da denk gelmiştir. 2000 yılı Mayıs ayı içinde Dünya’nın çeşitli yörelerinde, şimdiye kadar görülmemiş boyutlarda, sel baskınları meydana gelmiştir. Güneş lekeleri sayılarındaki dönemsel artış ve azalışların takibinde izlenen çeşitli periyotlar vardır. Bu periyotlardan en küçük ölçekli olanı 11 yıllık periyottur. Bu periyodun başında güneş lekeleri sayısı minimumdan başlayarak periyodun orta noktasında artarak maksimum değerine ulaşır. Periyodun sonuna doğru ise tekrar azalarak başlangıçtaki noktasına gelir. Bilgi için http://www.bilgikitabi.tripod.com/sunspot.jpg
11 yıllık periyotlar, bir güneş maksimumundan, diğerine kadar geçen normal süredir. Güneş maksimumundan, minimumuna kadar geçen süre 5-6 yıl arasındadır. Son yaşadığımız güneş dönemi olan 23 dönemi, 2006 sonunda dip noktasına varmıştır. Şu anda içinde bulunduğumuz dönem olan 24’ün, en tepede olacağı yıl 2012’dir. Bilim insanları 2011’den 2013 yılına kadar yoğun bir güneş lekesi aktivasyonu beklemektedirler. Gelecek olan döngünün, sık ve güçlü manyetik fırtınalardan oluşacağı ve bu oluşumun 1957 yılından beri en yoğun güneş olayı olacağı tahmin edilmektedir. Mart 2013’te en yüksek değerine ulaşacağı söylenen Güneş Döngüsü 24 için, her ne kadar ortalama değerden daha az bir sayıda lekeyle geçeceği öngörülse de, 1859 yılında meydana gelen ve “Carrington Olayı” denilen jeomanyetik fırtınanın 2013 yılında beklenen Güneş Döngüsü 24 maksimumu ile aynı seviyede başka bir döngüde meydana gelmiş olması bilim insanlarını düşündürüyor. Zira 1859 yılındaki bu jeomanyetik fırtına sırasında, kablolar elektriklendi, telgraf ofislerinde yangın çıktı ve hatta oluşan Kuzey Işıkları yani auroralar altında insanlar çok rahat biçimde kitaplarını okuyabildi. 2005 yılında, güneş lekelerinin az görüldüğü, güneş minimumuna yakın bir dönemde bile, meydana gelmiş olan korkunç fırtınalar göz önüne alındığında, güneş aktivitelerinin %30-50 daha güçlü olacağı beklenen 2011-2013 geçişinde güneşte ve dünyada daha fazla etki ortaya çıkması hiç de sürpriz olmaz. 2012, Güneş’in Galaktik Merkez’le birleşmesinin ve aynı zamanda Venüs’ün ikinci geçişinin yaşanacağı yıl. Görülüyor ki, Mayalar bu zamansal çakışmaların farkındaydılar.
2012 Yılında Regulus Başak Burcuna Geçiyor
2012 yılının ayrıca Regulus yıldızının pozisyonu ile işaretlenmiş olduğunu iddia edenler de vardır. 2012’de, Regulus Aslan burcundan Başak burcuna giriyor. Bu oldukça kayda değer bir değişimdir. Çünkü ateş elementinden (Aslan), toprak elementine (Başak) geçiş olmaktadır. Aslan burcu, yaz mevsiminin en güzel zamanlarına denk gelir. Yazın tadını sonuna kadar çıkartmak, yaşadığını hissetmek ve güneşin verdiği enerjiyi sürekli yaşamak istemek Aslan Burcu’nun özünde bulunur. Başak burcuna girilen dönem ise, yazın keyfinin artık sona erdiği, çalışarak emeğini kazanma, üretme zamanlarının başladığını gösterir. Başak, hasat zamanını göstermektedir. Olgunlaşan ürünleri toplamak gerekmektedir. Aslan Kral burcudur. Hükmetmeyi temsil eder. Başak ise, insan burçlardan birisidir. Saflaşmayı ve tevazuyu ifade eder. Regulus’un Başak burcuna kaymasıyla birlikte, artık “İnsan Kral” dönemi sona ermiş olacaktır. Regulus, Aslan’ın kalbi olarak bilinir ve dört önemli Kraliyet Yıldızından biridir. Başak burcu bereket tanrıçaları ile özdeşleştirilir ve aynı zamanda “Virgo the Virgin” olarak da bilinir. Latincede virgo bakire demektir. Başak burcunun sembolü, elinde başak tutan bakiredir. Gize’de bulunan, çok önemli bir simgesel değer taşıdığına ve gökyüzüyle bağlantılı olduğu düşünülen, Aslan Takımyıldızı’nın dünyevi simgesi olduğuna inanılan büyük Sfenks, Aslan gövdesine ve bereket tanrıçası kafasına sahiptir. Yani ilginç bir şekilde bu Sfenks, Aslan ve Bakirenin bir birleşimidir. Regulus’un Aslan burcuyla Başak burcunun tam geçiş noktasına 2012 yılında varacak olması, 2012 yılının önemini vurgulamaktadır.
2012 Yılında Önemli Gökyüzü Hareketleri
2012 yılında gökyüzü çok hareketli olacak. 3 Şubat’ta Neptün’ün Balık burcuna giriş yapmasıyla başlayan hareketlenme, 20 Mayıs’ta 0 derece İkizler burcunda Ülker (Pleiades) ile birleşen tutulmayla, iyice hızlanacak. 4 Haziran’da Yay burcunda gerçekleşecek Ay tutulmasının hemen ardından, 6 Haziran’da Venüs geçişi yaşanacak. 11 Haziran’da Jüpiter İkizler burcuna giriş yapıyor ve hemen ardından da, 24 Haziran’da Uranüs-Plüton karesi kesinleşiyor. 14 Ağustos’ta Mars ve Satürn Spica sabit yıldızıyla birleşiyorlar. 19 Eylül 2012’de Uranüs-Plüton karesi tekrar kesinleşiyor. 5 Ekim’de Satürn Akrep burcuna giriş yapıyor. 13 Kasım’da Akrep burcunda tam tutulma yaşanacak. 28 Kasım’da gerçekleşecek Ay tutulmasının ardından, 21 Aralık 2012 tarihine ulaşmış olacağız ki bu da Galaktik Hizalanma olarak adlandırılıyor…
Uranüs-Plüton karesi (24 Haziran 2012)
2012 yılındaki değişimlere eşlik eden Uranüs-Plüton karesi, 24 Haziran 2012’de kesinleşiyor. Bu ilk kare esnasında Plüton’un Facies sabit yıldızıyla birleşiyor olması, şiddet ve acımasızlık göstergesidir. Gökyüzündeki en zorlu ve şiddete yönelik sabit yıldızlardan biri olarak nitelendirilen Facies’in, Plüton gibi sert karakterde ve kitlesel travmalar yaratacak bir gezegenle birleşiyor olmasını, oldukça tehlikeli bulduğumun altını çizmek istiyorum. Facies savaşın karanlık gölgesini temsil eder. Başkalarına ne olacağını dikkate almadan harekete geçme ve şartları zorlamayla ilgilidir. Bu sert etkileşim, diktatör liderler ortaya çıkartabilir. Çok sayıda insanın hayatını yitireceği saldırılar, katliamlarla karşılaşılabilir. Aslında Plüton Facies kavuşumunun sert etkileri, bu tarihten biraz daha öncesinden, 2011 yılından itibaren kendini açıkça gösteriyor olacak. Uranüs ve Plüton, 19 Eylül 2012’de, ikinci kez tam kare açıya gelecekler. Böylece bu karenin keskin etkileri, giderek daha da artacağa benziyor. Bu dönemde doğal felaketlerin artacağını düşünmek yanlış olmaz. Sert fırtına ve kasırgalar, volkanik patlamalar, depremler gibi afetler, insanların ölümlerine sebep olacak büyük şimşek çakmaları, nükleer patlamalar, facia niteliğinde büyük kazalar da bu iki gezegenin sert açılarının ortaya çıkarabileceği sonuçlardandır. 24 Haziran-19 Eylül 2012 arasındaki bu dönemde çok önlemci olmak gerekiyor.
Tam Güneş Tutulması (13 Kasım 2012)
13 Kasım 2012’de gerçekleşecek tam Güneş tutulması, kuzey doğu Avustralya’dan gözlemlenecek ve tutulma hattı güney Amerika sahili açıklarına (Santiago) kadar uzanacak. Bu tutulmadan onbeş gün sonra, 28 Kasım 2012’de İkizler burcunda gerçekleşecek Ay tutulması, Neptün-Kiron’la kavuşumuyla gergin açısal bağlantı içerisinde. Uranüs-Plüton karesi yine iş başında ve bu kez kare açıya Mars da dahil oluyor. Mars ve Plüton’un 8 derede Oğlak’ta Facies sabit yıldızıyla birleşiyor olması oldukça dikkat çekici. Çok sert etkileşimler bunlar. Doğal felaketlerde artış olabilir bu günlere yakın tarihlerde!
Nostradamus araştırmacılarına göre, bu tutulma 2012 yılının üç önemli tutulmasından biridir. Araştırmacılar, “Nostradamus’un Kayıp Kitabı” olarak adlandırılan ve Roma’daki bir sergide sergilenmekte olan bir el yazması kitaptaki, yedi adet resimden bazılarının, 2012’de gerçekleşecek krizlerin detaylı kronolojisi olduğuna inanmakta. Bu çizimler kehanetlerle garip bir şekilde benzerliklere sahipler. Araştırmacı ve yazar Jay Waidner’e göre bu resimler, Nostradamus’un bizim farkına varmamızı istediği işaretler içeriyor. Bu önemli kitaptaki kayda değer çizimlerden biri, yaklaşmakta olan dizilimle ilgilidir. Her şeyi başlatacak olanın üç ay tutulması olduğu görülüyor. 2012’de üç önemli tutulma gerçekleşecek: Bir tam Güneş tutulması, Venüs’ün Güneş’e karşı tutulması ve tüm zamanların en büyük tutulması (Aralık gündönümü Güneş’i Galaktik Merkezi kapayacak). Güneş-Dünya ve Samanyolu, bir doğru üzerinde dizilecek.
Sadece Tek Bir Gün Değil!
Güneş’in 21 Aralık 2012’de Galaktik Merkez’le kavuşum yapması, yüksek ideallerimize ulaşmamız konusunda önemli bir fırsat sağlayabilir. Yeni yaklaşım seviyeleri kazanabilir, yeni bilgiler edinebilir, galaktik dalgaların enerjilerine daha açık olabiliriz. Bazı görüşlere göre bu kavuşum, beyin epifizimizi aktive edebilir, titreşimsel frekansımızı daha üst düzeye yükseltebilir ve hepimizi yepyeni bir boyuta taşıyabilir. Eğer bahsedilenler doğruysa ve iyi değerlendirebilirsek, yaşayacağımız bilinç değişimi sayesinde, ruhsal aydınlanma yaşayabiliriz. Gerçekten de, 21 Aralık 2012’de, Güneş’in Oğlak burcuna giriş anına yönelik astroloji haritasında, bilinç değişimi ve ruhsal aydınlanma için uygun gezegen konumları ve açı kalıpları bulunuyor. Bu yüzden bu haritayı çok özel bulduğumu söylemeliyim.
Haritada, en çok dikkat çeken konfigürasyonlardan biri Yod açı kalıbıdır. Bu da bu haritanın spiritüel yanını vurgular. “Tanrı’nın Parmağı” olarak da bilinen Yod, ikisi birbiri ile sekstil, üçüncüsü de diğer iki gezegene 150 derecelik açı yapan üç gezegen içeren bir açı kalıbıdır. Astrolojide Yod denilince ilk akla gelen şey “Kadersel” temalardır. Yod, özel bir alın yazgısını gösterir. Seçim yapmanın zor olduğu bir durumda kalınjdığını, çok önemli bir yol ayrımına gelindiğini, kıstırılmış olmayı gösterir. Yod’un odak noktasında duran gezegen “Tanrı’nın parmağı” olarak adlandırılır. Bu gezegen, bu stresli açı kalıbının açığa çıkacağı enerjinin ne olduğu konusunda bize bilgi verir. 21 Aralık 2012’de, Güneş’in Oğlak burcuna giriş anına göre çıkartılan haritada iki adet Yod açı kalıbı vardır. 2009 yılı Mart ayında yayınlanan Dönüşüm Zamanı, 2012 Öncesi ve Sonrası kitabımda bu haritanın dinamiklerini detaylı bir biçimde incelemiştim. Bu konuda detaylı bilgi almak isteyenler, kitabın 275. Sayfasından sonrasına göz atabilirler.
21 Aralık 2012 tarihini çok önemli bir psikolojik etken olarak da görmekle birlikte, Mayalarla ilgili sözlü, yazılı ve ortaya çıkarılmış tarih ışığında onların 21. 12. 2012 ile tek bir günü değil, bu tarih çevresindeki bir süreyi kast ettiklerini düşünüyorum. Çoğu astronom 1998/99 kış soltistinde güneş ve galaktik ekvator arasında çok yakın bir kavuşum yaşandığını belirttiğini bildirmektedirler. Güneşin eninin yarım derece olması nedeni ile ekvator çevresindeki tüm güneş diskini kat etmesi toplam 36 yıl alacaktır. Bu da bize orta noktası 1998-99 yılları olan 1980-2016 yılları arasındaki sürenin önemli olabileceğini gösterir. Bu tarih aralığının son fazına gelmekteyiz ve yukarıda da belirttiğimiz gibi, 2010-2016 arasındaki tarihlerin çok önem taşımakta olduğu, bu dönemde etkin olacak gezegen geçişlerinden ve kombinasyonlarından da anlaşılmaktadır…
Haziran 2010’da piyasaya çıkacak “Büyük Uyanış, 2012” kitabımda, tüm bu konuları detaylı bir şekilde yer verdim. Konuyla yakından ilgilenen okuyucunun çok ilgisini çekeceğini düşünüyorum…