Manevi Değerlere Dönüş
4 Nisan 2011’de Balık burcuna ilk girişini yapacak olan Neptün, 4 Ağustos 2011’de kısa bir müddet için Kova burcuna geri dönüş yaptıktan sonra, 3 Şubat 2012’de Balık burcuna tamamen giriş yapacak ve bu burçta 30 Mart 2025 tarihine kadar sürekli olarak kalacak.
Modern dönem astrologlarına göre Neptün, Balık burcunun yöneticisidir. Klasik astroloji bilgilerine dayanarak, Balık burcunun yöneticiliğinde Jüpiter’i öncelikli olarak kullanmakla birlikte, Neptün’ün de Balık burcu özellikleriyle büyük ölçüde benzerlik gösterdiğini kabul etmek gerekir. Bir gezegen yönettiği burçta olduğunda, bu burcun özelliklerini güçlü ve doğru bir biçimde ortaya çıkartacak demektir. Gönüllü özveri, evrensel sevgi ve kardeşliği vurgulayan Balık burcunun özellikleri, Neptün’ün bu burçta olmasıyla, belirgin bir biçimde hissedilecektir. Balık burcu, hayal dünyasının uçsuz bucaksız evrenini temsil eder. Neptün’ün bu burçta olması, 2012-2025 yılları arasında, insanlığı yeni dünyalara açacaktır.
Balık, 12 burcun en sonuncusudur. Bu yüzden döngünün tamamlanmasını, bireysel evrimin son aşamasını temsil eder. Aslında bu aşama, öncekilerin en zorudur. Çünkü artık, toplumsal kalıpların ötesine geçmeye, evrensel temalara yönelmeye, evreni bir yapan gücü idrak etmeye gelmiştir sıra. Bu son aşamada “Yüce” olana teslimiyet de gerekmektedir. Bu arada, son burç derken, Balık’ın bitişi temsil etmesinin yanı sıra, yeni başlayacak olana vücut verdiğinden de söz etmemiz gerekir. Zodyak sadece bir daire değil, aynı zamanda bir helezondur.
Neptün, ruhsal bir merkez, sezgisel beynin merkezi olarak kabul edilen pineal bez (epifiz) ile yakından ilişkilidir. İç bilgeliği, yüksek idrak kapasitesini ve sezgiselliği, anlayış ve koşulsuz sevgiyi, fedakarlık bilincini ve affediciliği temsil eder. Balık burcuna benzer şekilde, teslimiyet ve kabulleniciliğin getirdiği kendini akışa bırakmanın yanı sıra, bu akışı kolaylaştırıcı bir şekilde, uyumlanma yeteneği de vardır Neptün’de.Olgunlaşmış bireyin teslimiyetini ifade eden döngünün sonundaki Balık burcundan geçmekte olan Neptün, insan-ı kamil olma yolunda aşama kaydetme adına önemli fırsatlar sunacaktır. Bu uyumlanmayı başaran insanlar, diğer insanlar için imkansız olan varoluş hallerinin sırlarını idrak edebilirler. Burada önemli farklılıklar ortaya çıkacaktır kuşkusuz. Olgunlaşmayı başarmış olan zihinler, evrende tam bir birlik olduğunu idrak ederken ve onunla uyumlanarak titreşimlerini yükseltirken, buna henüz hazır olmayanlar, kafa karışıklığı yaşayabilirler, yanılgı ve kaos içerisine düşebilirler. Bu yüzden kendi hayal dünyaları ve fantezileri içerisine sıkışıp kalabilirler.
Neptün, giriş yaptığı burcun genel özelliklerini temsil eden temalarda çözülme meydana getirir. Balık burcu inançlarla ilişkilidir. 2012’den başlayan bu geçiş döneminde, insanın gerçekte ne olduğuna, neye hizmet ettiğine, kurumlaşmış inanç kalıplarına, dinsel kuralların geçerliliğine dair sorgulamalar yaşanabilir. Gerçeklik duygusu bulanıklaşabilir. Kolay aldanmaya açık olunan bu karmaşa ve kaos ortamında, insanların inançlarını suiistimal eden sahte peygamberler ortaya çıkabilir. Bu, gerçekten de çok dikkatli olmak gereken bir süreçtir!
İnsan-ı Kamil’in Ortaya Çıkışı
Neptün, arındırma, maddecilikten uzaklaştırma, kalıpları ve formları çözerek üzerine çıkarma, esnekleştirme özelliği taşır. Sezgileri ve telepatiyi, bu sayede başkalarının ihtiyaçlarını hissedebilme yeteneğini arttırır. Maddi paylaşımlardan öte, manevi paylaşımlar ve bir olma, bütünleşmeye meyillidir. Neptün’ün Balık burcundan geçiş yapacak olması bizde manevi değerlerimiz, ideallerimiz, inandıklarımız uğruna kendimizi adama, paylaşma gibi değerleri ön plana çıkartacaktır. Balık burcundaki Neptün kişisel egonun, benmerkezciliğin karşısındadır ve toplumsal bütünleşmeden yanadır. Yapıcıdır ve sevgiyi ön planda tutar. Bu sevgi, hem kişisel ve toplumsal, hem de bunların çok ötesindedir. Engin, ucu bucağı olmayan, ilahi olanla kucaklaştıran, evrensel sevgidir. Benliğin sınırlarını aşmak, evrenle “bir” olmak arzusunu temsil eder. Bütünün hayrına hareket etmekle ilişkilendirilir. Bütünleyiciliği temsil eden bu haller “İnsan-ı Kamil” yani “Olgunlaşmış İnsan” modelini ortaya çıkartır.
Gerçek bilgiye ulaşacağımız, her şeyin aslında tek bir kaynaktan türediğini akılcı bir şekilde idrak edeceğimiz bir çağa giriyoruz. Toplum için iyi ve faydalı insan tipi ortaya çıkacak ve böylelikle insan kemaline ulaşacak. Bu insan tipini, tasavvuftaki ifadesiyle “İnsan-ı Kamil” olarak nitelendirebiliriz. Büyük Mutasavvıflardan Azizüddin Nesefi’nin “Kamil İnsan” tarifi şöyledir: İyi sözler, iyi hareketler, iyi ahlak ve bilgi. Burada bahsedilen değerler arasında etik davranışların yanı sıra bilginin de olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Bilgi ile kastedilen, sadece teknolojik veya bilimsel konularla sınırlı değildir. Bilgi, aynı zamanda, Yaradan’ı ve eserlerini anlayıp idrak etmek, kainatın işleyiş kurallarını öğrenmek, tekamülün amacının farkında olmak, ona bilinçli bir şekilde katılmak ve hizmet etmek içindir. İnsanın ruhunu tatmin edecek ve içindeki boşluğu dolduracak olan şey de işte budur. İlahi birliğin, evrensel sevginin ve varlığın sonsuz birliğinin farkına varmalı, kader yolumuzu çizen, evrenin ve alemlerin hareketlerini ve bunların dünyamızdaki hayatla bağlarını düzenleyen, hayatımızın manasını ve amacını kavramamamıza yardımcı olan, karanlık yolumuzu aydınlatan ilahi kanunların farkına varmalıyız. Astroloji, ilahi düzenin farkına varmamızı sağlayacak en önemli öğretilerden biridir. Manevi ve insani değerlerin günlük hayatımıza daha fazla girmesi; alçak gönüllülük, vericilik ve affedicilik gibi kavramların tekrar kazanılması, içinde bulunduğumuz bu zorlu sürecin üstesinden gelmemizde, olgunlaşmamızda ve en önemlisi toplu tekamül sürecimizde çok önem taşımaktadır.
Yanlış Düzenin Sonu
İnsanoğlunun sadece maddi olana ağırlık vererek kurduğu bu düzen artık sona ermek üzeredir. Çünkü kurulan bu düzen, temelinden bozuk bir düzendir ve artık deforme olmuştur. Her şey maddiyata dayandırılmış, manevi değerlerden iyice uzaklaşılmış durumdadır. Gücü elinde bulunduran bazı unsurlar, her gün kendi çıkarlarına göre birtakım işler yapmakta ve güçlerini perçinleyen bilim ve teknolojiyle insana hükmetmek istemektedirler. Teknoloji arttıkça zaruretler de artmakta, gündeme ve şartlara yetişme gayretinde olan insanlık, sükunetten giderek uzaklaşmakta, büyük bir karmaşa ve kaos içerisinde sürüklenmektedir. Çağımızın bilimi de insanın manevi doğasını tatmin edemez durumda, insanı sadece “maddi bir yapı” olarak görmekte, kurulan bu yanlış medeniyet anlayışı yüzünden manevi temalar zayıflamaktadır. Sadece maddi realitelere dayandırdığı metotlarla ancak maddi yapıyı inceleyebilmekte, deneysel metotlarla kanunlarını ispatlayamadığı hiçbir şeyi kabul etmemekte, insanın ruhsal yönüyle yeterince ilgilenmemekte, bu yüzden de insanın gerçek yapısıyla çelişkili bir medeniyet gelişimine sebep olmaktadır. Böyle çarpık bir düzen ve medeniyetin devam etmesi mümkün değildir. İnsanlık, kurduğu yanlış düzenin sarsılarak yıkılması gereken, hatalarının bedelini ödeyeceği kritik bir döneme varmıştır.
İçinde bulunduğumuz ve gezegensel transitlerden de net bir biçimde anladığımız bu sarsıcı dönem, şuurlanma ve uyanma sürecinin bir parçasıdır. Bu süreçte, düşüncelerimize ne kadar egemen olursak, irade gücümüzü ne kadar ayakta tutar ve geliştirirsek, o kadar çabuk uyanır ve Yeniçağ’ın gerekliliklerine ayak uydururuz. Hızla ilerlemekte olduğumuz Kova Çağı, irade gücünün ve şuurlu düşüncelerin sonucunda, insanoğlunun tekamülünün bu aşamasında önemli sıçramalar yapacağı bir çağdır. Düşüncelerimiz ve eylemlerimizden sorumlu olduğumuzu bir kez anlarsak, artık şuursuz adım atmamaya koşulsuz bir şekilde özen gösteririz. Bu özgür iradenin ta kendisidir ve asıl özgürlük buradan doğacaktır. Unutmayalım ki, bu maddi alemde sürdürdüğümüz hayatın asıl hedefi şuurlanmaktır. Bu, içinde yaşadığımız Dünya Okulu’nda bizi, kendimizi bilmeye ve ardından da Rabbimizi bilmeye taşıyacak olan farkındalığın nihai uzantısıdır. Türkiye’de ruhçuluk akımının önemli temsilcilerinden rahmetli Ergun Arıkdal’ın çok güzel ifade ettiği gibi, “Kendini bilmeyenin Rabbi kendisidir. Kendisine, kendi realitesine tapar. Uyanmadan, insanın kendisine tapınmayı terk etmesi mümkün gözükmüyor. Kendini aldatmanın son kertesine gelen insanlığın acı uyanışı yakındır.”
İçinden geçmekte olduğumuz bu zorlu süreçte, insanlık büyük sarsıntılar yaşamaya doğru ilerlemektedir. Büyük bir buhranın tam orta noktasına varmak üzereyiz. Pek çok büyük değişiklik olacak ve bu aşamalardan geçerken, her şey daha kötüye doğru gidiyor gibi hissedeceğiz. Ama her karanlığın ardından, bir şafağın sökeceği unutulmamalıdır. Bu şafak, Kova Burcu şafağıdır!
Astrolojik olarak Kova Çağı’na girmekte olduğumuz bu süreçte amaç birliği, toplumcu ve evrensel düşünce, birlikçi bilinç, eşitlik ve adalet duygusu giderek güçlenecektir. Zihinsel perdemizin ortadan kalkacağı, çağımızın değer ve varsayımlarının değişime uğrayacağı bir süreçteyiz. Farklı yaşam formlarını ve bilinç düzeylerini hızlı bir şekilde keşfetmeye başlayacağız. Düşük bilinç düzeyinden kaynaklanan tüm çatışmalar, zaman içerisinde çözüme ulaşacak. Gerçek yeteneklerimizi keşfedip, onların kapasitesini genişletme, yüksek idrake ulaşma fırsatımız olacak. Zihnin özgürleşeceği, böylelikle insanoğlunun gelişimine ve evrensel prensipleri idrak etmesine engel olan hallerin ortadan kalkacağı, beynin daha fonksiyonel kullanılabileceği zamanlar çok uzak değil…
Denizler Tanrısı Poseidon
Antik dönem bilgilerine göre, Neptün’ün Balık burcuna geçişi kaosları da beraberinde getirir. Mitolojide Poseidon olarak adlandırılan Neptün, denizlerin, okyanusların ve depremlerin tanrısıdır. Elinde taşıdığı ucu çatallı asasıyla, Dünya’yı sarsan dalgalar yaratabilecek güçte bir tanrı olduğu düşünülür. Bütün deniz yaratıkları, Poseidon tarafından yönetilir. Yunusların çektiği bir savaş arabasıyla, büyük dalgaları oluşturur. Denizlerle ve okyanuslarla olan bu bağlantısından dolayı bazı araştırmacılar, Neptün’ün Balık burcuna (denizler ve sularla ilişkilendirilir) geçişinin, suların yükselmesini ve tufan olarak adlandırılabilecek sel felaketlerini tetikleyeceğini düşünürler. Bazı görüşlere göre, Neptün’ün Balık burcuna geçişi, biyolojik savaş tehlikesini bile göstermektedir. Neptün petrol, sıvılar, içecekler, tütün, kimyasal maddeler, gazlar, uyuşturucular ve anestezik maddelerle de ilgilidir.
2011-2012 yıllarından itibaren, Balık burcunda hareket edecek olan Neptün, sularla ilgili sorunlarla yüzleşeceğimizi göstermektedir. Uzun bir süredir bilim insanları, buzulların erimesinin, deniz seviyelerinin yükselmesine sebebiyet vererek, sel felaketleri oluşturacağına, öte yandan içme ve tarım sularının azalmasıyla dünya nüfusunun yüzde 40’ını açlık ve susuzluğun beklediğini bildiriyorlar. Nüfusun büyük çoğunluğunun yaşadığı Asya kıtasındaki susuzluk, bölge insanının hayatiyeti açısından şimdiden önemli bir sorun teşkil etmektedir. Astrolojik olarak yaptığım değerlendirmeler, bu sürecin beklenenden hızlı gelişeceğini açıkça işaret etmektedir. Bu durum, haliyle, toprak mahsulleriyle ilgili sorunlar yaşanmasına da sebep olacaktır ki, Plüton’un toprak elementi burçlarından biri olan Oğlak burcunda hareket ediyor olması, bize bunun öncü işaretlerini vermektedir.
Tarihte Neptün’ün Balık Burcundan Geçişleri
Diğer jenerasyon gezegenleri olan Uranüs ve Plüton gibi, Neptün de değişimi ifade eder. Ama bu iki gezegene nazaran çok önemli bir farkı vardır. Neptün’ün taşıdığı değişim enerjisi daha yumuşak ve suflidir. Baskıyla, patlamayla, şiddetle gelen değişimleri ifade etmez. Adeta sessizce gelen devrim gibidir. Kolektifin bilincine sızarak, değişimlerin daha içten ve güdüsel bir şekilde gerçekleşmesini sağlar. Pek tabii ki aynı dönemde denk gelen başka gezegenlerin döngüleriyle birlikte değerlendirmek, ama bunları birbirlerinden ayırmak gerekir. Örneğin, Neptün 1520-21 yıllarında Balık burcuna giriş yaptığında, aynı zamanda Satürn-Uranüs döngüsüne de girilmişti. 1848 yılındaki geçişte, Uranüs-Plüton kavuşumu ve takip eden yıllarda bu ikilinin Koç burcunda ve daha sonra da Boğa burcunda, Satürn ile üçlü kavuşumu söz konusuydu.
Neptün, genel olarak inançlarla, manevi ve ruhsal değerlerle ilgilidir. Neptün’ün Balık burcuna daha önceki girişlerine baktığımızda, insanların o dönemin kurumsallaşmış ve katılaşmış düzenini (Satürn) çözerek ve dağıtarak değiştirme eğiliminde olduklarını görürüz. Bu kurumsal düzen, bazen ekonomik, bazen dini, bazen de hukuk sistemi ve haklarla ilgili olarak görülebilir.
Neptün bir burçta ortalama 14 yıl kalır. Zodyak’taki tüm burçları dolanması yaklaşık 165 yıl alır. 1520-1534 yılları arasında, 1684-1698 yılları arasında, 1848-1862 yılları arasında Balık burcunda hareket etmiştir. Bu dönemler içerisinde Balık burcuna ilk girişten sonra bir müddet için Kova burcuna geri dönüş yapmış, ardından ikinci kez Balık burcuna giriş yaparak, bu burçta yaklaşık 13 yıl gibi uzun bir süre kalmıştır. Bu üç geçişten, diğer gezegen geçişlerinin, bizim ilerlemekte olduğumuz dönemle benzerliği olan iki tanesini inceleyeceğiz.
1520-1534 yılları arası
Neptün’ün Balık burcuna giriş yaptığı 1520 yılında, Protestan reformu ile Katolik Kilisesi etkinliğini yitirmeye başlamıştı. O yıllarda Almanya’da ortaya çıkan Martin Luther adlı bir rahip (Neptün), bu egemenliği sarsan kişi oldu. Protestanlar Papa’nın otoritesini reddederken, onun yerine bir başka otorite koymamışlardı. Bu nedenle Protestanlık, Katolik Hıristiyanlık’taki düzenin aksine son derece dağınık ve "Hoşgörülü" (Neptün) bir din olarak gelişti. 1520’den sonraki yıllarda insanlar, tamamen değişik bir dünyada yaşıyorlardı. Pekçok ülke kendisine ulusal bir kilise kurdu. Bunların yanında daha pek çok farklı mezhep ve akım gelişti. Artık Kutsal Kitab’ı kendileri okuyorlar ve kendileri yeni baştan yorumluyorlardı. Bunun sonucunda bazı Protestanlar, çok az bir bölümü de olsa, çok önemli bir gerçeği (Neptün=Hakikat) fark ettiler: Katolik inancının temelini oluşturan üçlemenin Yeni Ahit’te bir dayanağı yoktu. Hatta bazı pasajların bu inancı yalanladığı ortadaydı. Bu pasajlarda Tanrı’nın "Bir ve Tek" olduğu anlatılıyor, "Üçlü birlik" inancına ise Yeni Ahit’in temel mantığı içinde bir yer verilmiyordu. Hz. İsa’nın Tanrı’nın biricik oğlu ve kurtarıcı değil, ama Yahudi peygamberleri geleneği içinde yer alan dini bir önder olduğu, Kutsal Kitap’ın akıl ve bilim ışığında incelenmesi gerektiği, kesin değişmez bir kaynak olarak değil, insan yazımı bir eser olarak görülmesi gerektiği söyleniyordu. Önce Luther’in sonra da Calvin ve Zwingli gibi rahiplerin önderliğinde gelişen Protestan akımı, Roma Kilisesi’nin ve Papa’nın otoritesine karşı büyük bir isyandı. İsyan büyük olduğu kadar kanlıydı da; Avrupa bir yüzyılı aşkın bir süre Katoliklerle Protestanların bitmek tükenmek bilmeyen savaşlarına sahne oldu. Neptün’ün Balık burcunda olduğu bu sürede, Plüton da şimdilerde olduğu gibi Oğlak burcundaydı. Bu yüzden, yakın gelecekle ilgili gelişmelere ışık tutacak bir dönem olarak görülebilir.
Neptün’ün Balık burcuna giriş yaptığı 1848 yılı “Dünya Devrimi”nin başlangıç yılı olarak adlandırılıyordu. 1848 devrimleri denilen dönem, 22 Şubat 1848’de başlayıp ve Paris’ten Viyana’ya Berlin’e, Milano’ya, 1 ay içerisinde yayılan; İngiltere hariç, tüm Avrupa’yı kapsayan bir harekettir. Neptün de Balık burcuna 17 Şubat’ta giriş yapmıştı. Bu devrim hareketlerinin başlamasından sadece 5 gün önce!
1848-1862 yılları arası
1848 yılı, feodal sistemlerin ve kapitalizmin (Satürn) çöküşü olarak da görülür. Pek tabii ki bunu sadece Neptün’ün Balık burcuna giriş yapmasıyla sınırlı tutmamalıyız. Zira bu dönemde Uranüs ve Plüton Koç burcunda kavuşum yapıyorlardı. Dolayısı ile oldukça sert, yenilikçi, isyankar ve aktif bir dönemdi. 2011 ve daha sonra 2012 yılında Neptün’ün Balık burcuna tamamen geçiş yapacağı dönemde Uranüs yine Koç burcunda olacak. Gerçi bu kez Plüton da Koç’ta olmayacak, ama Uranüs ile kare açı yapacak. Bu şartlarda, bu dönemden de, 2012 dönemecine ilerlediğimiz süreç hakkında ipuçları toplayabiliriz.
Bu dönem, kapitalizme meydan okuyan ve onu şekillendiren, değiştiren bir dönem olmuştu. Ne enteresandır ki, krizin yoğun bir şekilde hissedildiği bugünlerde, ekonomistler kapitalizmin sonuna doğru gelindiğini söylüyorlar.
Ayrıca, 1848 yılı tarihte, modern işçi sınıfı yükselişinin başlangıcı olarak tanımlanıyor. Bu dönemde, sosyalizm (Neptün) belirgin bir şekilde ön plana çıkmıştı. Aslında 1848 devrimleri, ekonomik ve sosyal bazı şartların siyasal bir beceriksizlikle çakışması sonucunda oraya çıkmıştır. Ne kadar da günümüze benziyor değil mi? Ekonomik kriz yiyecek fiyatlarını arttırırken iktidarların kendi iç anlaşmazlıları da krizin önünü açıyordu. Karl Marx, 1848’de yayınladığı "Komünist Manifesto" ile kapitalist sınıfının çökeltilerek, işçi sınıfıyla değiştirileceği fikirlerini getirmişti. Güçlü bir ihtimalle, biz de böyle bir döneme doğru hızla ilerliyoruz. Koç burcundaki Uranüs’ün, Oğlak burcundaki Plüton ile karesi ve Terazi burcundaki Satürn ile karşıtlığı, böyle bir senaryonun ortaya çıkmasına yol açabilir.
1848 yılı, Seneca Falls Kadın Hakları Kongresi’nin de ortaya çıktığı yıldı. Bu hareket, bugünkü kadın hakları hareketinin başlangıcı “bir bilinç dönüşümüne ve özneleşme” hareketine yol açan bir girişimdi (Neptün). 1848’de, Cady Stanton ve bir başka kadın hakları savunucusu olan Lucretia Mott, New York’un Seneca Falls kasabasında, dünya tarihinde ilk kez, bir kadın hakları kongresi düzenlediler. Kongreye katılan temsilciler, kanun karşısında erkeklerle eşit haklar, oy kullanma hakkı ve eğitim ve istihdamda fırsat eşitliği talep eden bir bildiri yayınladılar. Burada Neptün’ün bütünleşme, kümeleşme niteliğini gözlemliyoruz. Kümeleşme niteliği, hareketlerin altındaki amaçları, ideolojileri, paylaşma kavramını ifade ediyor. Bu Neptün’ün, ortak bir paydada buluşturan, kümeye dönüştüren bağlarının güçlü bir özelliği olarak görülebilir. Neptün’ün, insanları bir araya getiren güçlü bir manyetizması olduğunu düşünüyorum. Güçlü bir empati yeteneğine sahip olduğunu zaten biliyoruz.
1848’i takip eden on yıl, radikal uluslar arası feminist hareketi vardı. Şüphesiz, bunu sadece Balık burcuna geçiş yapan Neptün’le açıklayamayız. Daha önceki gezegen döngüleri bölümlerinde, kadın hakları konusunun Satürn-Uranüs döngüsüyle ve Uranüs-Plüton döngüsüyle ilişkilerini görmüştük. Ama Neptün dişil cinsiyette bir gezegendir ve Balık da dişil bir burçtur. Bu şartlarda bu geçişi, feminist bir vurgu olarak görebiliriz.
Fransa’da ilk olarak sömürgeciliğin kaldırılma tarihi 23 Mayıs 1848’dir. Balık burcundaki Neptün, evrensel insan hakları, vicdan ve bütünlük kavramlarıyla ilişkilidir. Aynı yıl Fransa’da "İkinci Cumhuriyet” kuruldu. Cumhurbaşkanlığına Louis Napolyon Bonapart seçildi, ama sonrasında tertiplediği darbeyle cumhuriyeti yıkarak 1852‘de imparatorluğunu ilan etti. Zaten tüm hükümleriyle yürürlüğe girememiş olan İkinci Cumhuriyet Anayasası, böylelikle geçerliliğini yitirdi. Bu tarihte Satürn, Uranüs ve Plüton Boğa burcunda dizilim halindeydiler. 1684’te İngiltere tacını son kez bir Katolik Kral giydi.
Bu iki geçişten bazı tüyolar aldık. Ama daha fazlasını, Neptün’ün Balık burcuna giriş haritasından edineceğiz…
Neptün Giriş Haritası
Neptün’ün Balık burcuna ilk girişini yapacağı 4 Nisan 2011’de iki toplumsal gezegen olan Jüpiter ve Satürn karşıt konumda olacaklar.
2000 yılında bu iki gezegen arasında Boğa burcunda kavuşum gerçekleşmişti. Boğa, tipik bir toprak elementi burcu olarak, maddi gerçekliklerin farkındadır ve kendini güvenceye almakla ilişkilidir. Fiziksel dünyadan hoşlanır. İçinde bulunduğumuz yaklaşık son on yılda, dünyada her şeyin çok maddileştiğini gördük. 2000’li yıllardan bu yana, daha iyi yaşamak için kredi alarak, borçlanarak yaşamak kabul edilir bir şey oldu. Neredeyse herkes daha iyisine sahip olup, bir an önce rahat etmek, hayatın zevklerinden daha çabuk istifade etmek peşine düştü. Elindekilerle yetinmek, sadece gelenekçi bir hayat tarzı olarak görüldü ve dışlandı. 2010’lu yıllardan itibaren, işte bu aşırı maddi eğilimlerin törpülenmesi, çözülmesi gereken bir sürece doğru ilerliyoruz. Neptün’ün bunu gerçekleştirmesine, Jüpiter ve Satürn de birbirleriyle karşıtlık yaparak yardımcı olacaklar. Puzzle’in bir başka parçası olan Plüton’un, 2007 yılı sonlarından itibaren Oğlak burcuna ilk girişiyle birlikte, dizginlenemez harcama ve ölçüsüzlüğümüzün sonuçlarını görmeye başladık bile. Neptün kapitalist sistemlerin baş düşmanıdır. Oğlak burcundaki Plüton da, kapitalist sistemi dönüştürme işini üstlenmiş durumdadır. Plüton ile aynı dereceden kare açı yapan Uranüs ve Mars, isyankar Koç burcunun, menfaatçi düzene başkaldıran, değişim isteyen ve üzerinde hiçbir kontrol kabul etmeyen enerjisini güçlü bir şekilde yansıtmaya hazır gözüküyorlar. Dünya değişim istiyor!
Öner DÖŞER
12 Şubat 2009, İstanbul