Kritik Gezegen Dizilimleri ve Güneş Aktiviteleri
Gezegenlerin birbirlerine ve Güneş’e göre pozisyonları, Güneş’teki aktiviteleri ve-veya jeomanyetik aktiviteleri (Yer manyetik alanında meydana gelen fırtınalar) etkilemektedir. Ve-veya derken, Yer manyetik alanında meydana gelen değişimlerin sadece Güneş aktivitelerinden kaynaklanmadığını, gezegenlerin çeşitli dizilimlerinin ve birbirlerine göre pozisyonlarının Yer manyetik alanını direkt olarak etkilediğini ima ediyorum.
Son birkaç haftadır altını çizerek değindiği gibi, artan güneş aktivitelerine ve kısa zaman içerisinde ardı ardına oluşacak gezegen dizilimlerine bakılırsa, önümüzdeki yakın süreçte yeni etkin güneş aktiviteleri olabilir, Dünya manyetik alanında önemli türbülanslar, Jeomanyetik fırtınalar yaşanabilir. Böyle zamanlarda etkin doğal afetler, anormal hava koşulları, insan ilişkilerinde huzursuzluklar, psikolojik bozukluklarda ve sağlık sorunlarında artış yaşanabiliyor.
Güneş aktiviteleri (güneş manyetik alanında değişimler, güneş lekeleri alevlenme, patlama, CME: Koronal Kitle Fışkırmaları) Yer manyetik alanı üzerinde değişiklikler yaratıyor ve bu da şu jeofiziksel olaylara sebep oluyor:
· Okyanus jet akım değişimleri
· Aşırı iklim ve sıcaklık değişimleri
· Kuraklık, sel baskınları
· Kasırga ve tornadolar
· Depremler ve volkan patlamaları
· Tsunamiler
Jeomanyetik fırtınaların insan hayatı üzerindeki etkileri, sadece jeofiziksel etkilerle sınırlı kalmaz. İnsan psikolojisinde ve davranışlarda değişimler, sağlık ve yaşam kalitesinde değişimler, evrimsel değişiklikler (DNA), beyin fonksiyonlarında değişimler, hormon seviyesinde değişimler, terör, şiddet, savaş, ekonomi, politika gibi insan hayatını etkileyen olaylar üzerinde de değişikliklere sebep olur.
Jeomanyetik fırtınalar iki şekilde oluşur:
1) Güneş’teki aktiviteler neticesinde
2) Gezegenlerin çeşitli dizilimleri neticesinde
Etkin manyetik fırtına esnasında ve sonrasında şunlar oluşur:
· Kısa dalga radyo sinyalleri etkilenir
· Voltajda yükselmeler oluyor, elektrik santralleri etkilenir
· İletişim ve haberleşmede aksamalar, uydularla ilgili sorunlar olur
· Bazı jeofiziksel faktörler devreye girer
· İnsan davranışlarında değişimler olur
İki Yeni X Sınıfı Patlama
22 Eylül tarihindeki X1.4 sınıfı güneş alevlenmesinden sonra 24 Eylül sabahı Güneş’te güçlü aktivite meydana geldi ve X1.9 kategorisinde güçlü güneş alevlenmesi oluştu. NASA Güneş Dinamikleri Gözlemevi’nden bildirildiğine göre bu patlamanın ardından oluşan Koronal Kütle Fışkırması (CME: Coronal Mass Ejection) Dünya manyetik alanını 26 Eylül öğle saatlerinde evrensel zamanla 14:10 civarında (+-7 saat) etkileyecek ve muhtemelen Jeomanyetik fırtınaya sebep olacak. 22 Eylül ve 24 Eylül tarihlerinde iki X sınıfı güneş alevlenmesine sebep olan güneş lekesi AR1302’nin daha fazla alevlenme üretmeye hazırlandığı, M ve X sınıfı patlamalara yol açabileceği düşünülüyor. Uzmanların görüşüne göre önümüzdeki günlerde AR1302’nin üretmesi beklenen alevlenmeler, bu güneş lekesinin Dünya’ya doğru döneceği günlerde artan bir şekilde Yer üzerinde etkili olacak. (Güneş lekeleri yaklaşık 13 günde Güneş’in bir ucundan diğerine hareket etmektedir. Bunun nedeni Güneş’in kendi ekseni etrafındaki dönüşünü 27 günde tamamlamasıdır. Bu hareketleri esnasında güneş lekeleri Dünya’nın o anda Güneş etrafındaki yörüngesinde bulunduğu yere doğru da dönerler.) Konu hakkında güncel bilgi için NASA’nın sayfası ziyaret edebilir. http://www.spaceweather.com
Güneş aktivitelerinin en önemli işaretlerinden biri olan güneş lekeleri sayısının artmasıdır. Pek tabii ki yüksek güneş lekesi sayısı tek başına etkin güneş patlamasını göstermeyebilir ya da güneş lekesi sayısının yüksek olmadığı dönemlerde de etkin güneş patlamaları olabilir. Geçtiğimiz haftaya baktığımızda, 16 Eylül itibariyle 173’e kadar tırmanın güneş lekesi sayısı takip eden günlerde 100’ün altına kadar geriledi. Geçtiğimiz hafta sonunda ise tekrar güneş lekesi sayısında artış oldu. 25 Eylül 2011 tarihi itibariyle güneş lekesi sayısı 108 olarak görülmekte. Genel bir bilgi vermek gerekirse, güneş lekesi sayısı 0-200 arasında değişmektedir, ama bazı güneş döngülerinde 250’yi aşabilir. Örneğin 1959’daki en şiddetli doruk esnasında güneş lekesi sayısı 250’nin üzerine çıkmıştı ve etkin Jeomanyetik fırtına oluşturmuştu. Güneş lekeleri ve güneş aktiviteleri 11 yıllık süreçlerle değişir. Sakin seyirli 11 yıllık döngülerde güneş lekesi maksimum sayısının 100’ün altında olması beklenir. Yüksek seyirli 11 yıllık döngülerde maksimum sayı yıl boyunca 200’ün üzerinde kalabilir. Şu anda içinde bulunduğumuz Güneş Döngüsü 24 için düşük güneş lekesi sayı ortalaması beklenmektedir.
Güneş lekesi sayılarının artması güneş aktivitesinin artmasına ve bunu M ve X sınıfı alevlenmelerin ve CME’nin (Coronal Mass Ejection: Koronal Kütle Fışkırması) izleyeceğine işaret edebiliyor. Bu yüzden güneş lekesi sayılarının artmaya başladığı zamanlar uzmanlar tarafından daha dikkatle izlenmektedir. Yüksek güneş lekesi aktivitesinin Dünya’nın manyetik alanında bozulma, kalp krizleri, intiharlar ya da psikiyatri kliniklerine başvuruda artış ile ilgili olduğunu gösteren çalışmalar da vardır. Ama güneş aktivitelerinin arttığı dönemde sadece cinayetler, terör, kazalar, sağlık sorunları artmıyor pek tabii ki. Bilim ve sanatta yaratıcılığın ve gelişmelerin en yüksek düzeylerinin de güneş maksimumu civarında ortaya çıktığı ve evrimsel süreçte önemli gelişmeler yaşandığı da bir gerçektir. Araştırmalar, artan güneş aktivitesi sırasında, insan yaratıcı aktivitesinin zirveye ulaştığını gösteriyor.
Güneş’in yüzeyinin gezegensel çekime maruz kalması güneş lekelerini bozmakta ve alevlenmelerin oluşmasını kolaylaştırmaktadır. Güneş lekelerinde çekim bozukluğu oluşturan gezegen hizalanması olmadığında, alevlenmelerde ve bunun neden olduğu olaylarda azalma olacaktır. Bu nedenle daha fazla sayıda güneş lekesi iyonosferde daha fazla bozukluk ya da daha fazla sismik aktivite anlamına gelmez. Aynı döneme denk gelen gezegen hizalanmaları da olması gerekir. İşte şimdilerde tam da böyle bir süreçteyiz…
Ardı Ardına Kritik Dizilimler
Güneşmerkezli gezegen dizilimleri, Dünya üzerindeki etkilerin yoğun olacağı kritik bir sürece giriş yaptığımızı gösteriyor. Aşağıda 27 Eylül 2011 tarihinde gerçekleşecek Uranüs-Dünya-Ay-Merkür dizilimini görmektesiniz.
Güneşmerkezli bakışla bu tarihe yönelik çıkarılan astroloji haritasında, bir müddettir etkin olan Dünya-Uranüs-Mars-Plüton arasındaki T-kare açı kalıbı, 27 Eylül’de Merkür de dahil olunca Büyük Kare açı kalıbına dönüşüyor. Aşağıda bu haritayı görmektesiniz.
Astrolojide Büyük Kare açı kalıbı en stresli kabul edilir ve içinden çıkılması zor durumları anlatır. Merkür’ün devreye giriyor olması sert rüzgarları, kasırga-tornado-tayfun gibi doğa olaylarını tetikleyebilir. İletişimsel sorunlar, elektrik-elektronikle ilgili sorunlar yaşanabilir. Daha önceki yıllarda bu tarihler civarında Pasifik bölgesinde kasırgalar yaşandığı biliniyor. Haritada ayrıca Venüs-Jüpiter diziliminin de olduğu görülüyor. Bu karşıtlık toplumsal alanda gerginliklere işaret ediyor. Dizilimin etkisi, kabul edilebilir açı toleransı dahilinde alındığında 30 Eylül 2011 tarihine kadar uzanıyor. Merkür hızlı bir şekilde dizilim açı toleransı dışına ilerlese de, diğer gezegenler arasındaki 90 ve 180 derecelik açılar ve Dünya-Uranüs kavuşumu 2-3 Ekim 2011 tarihine kadar etkin gözüküyor.
İnsan ilişkilerinde çözülmesi zor stresler, uluslararası gerginlikler, ekonomik alanda türbülansların yanı sıra, etkin doğal afetlere de çok açık bir sürece giriyoruz. Bu bağlamda özellikle çok sayıda gezegen dizilimlerinin (açılarının) bir güne toplanacağı 28 Eylül 2011 tarihi dikkat çekiyor. Bunun altını çizerek ve üzerine basarak söylüyorum: Bu tarih civarında önlemci olmalıyız! Hem etkin doğal afetlere karşı, hem terör ve şiddete yönelik eylemlere karşı, hem de günlük insani ilişkilerimiz açısından. Bu tarihte Türkiye astrolojik haritası da etkin transitler almakta…
28 Eylül 2011 tarihinde çok sayıda gezegen dizilimi (açıları) var. Bu da çok hareketli, olaylı bir güne işaret ediyor. Güneşmerkezli Ephemeris’e göre (Gökgünlüğü) bugüne denk gelen açılar şöyle: Merkür-Mars dik açısı, Merkür-Uranüs karşıt açısı, Venüs-Jüpiter karşıt açısı, Mars-Uranüs dik açısı, Dünya-Merkür karşıt açısı. Bu açıların yanı sıra Merkür-Jüpiter yüzellilik açısı, Venüs-Mars yüzyirmilik açısı, Venüs-Uranüs yüzellilik açısı açısı, Mars-Jüpiter altmışlık açısı da mevcut. Çok sayıda gezegensel irtibatların oluşacağı, Dünya’nın da dizilimlere dahil olacağı ve dolayısı ile merkezinin uyarılacağı bu kritik günde, diğer günlere nazaran daha olaylı, hareketli bir gündem bekleyebiliriz. Ama bütün olayların bir güne toplanması gibi bir durumdan bahsetmiyoruz tabii ki. Bahsettiğimiz gezegenler büyük gökcisimleridir ve bu hizalanmaların etki toleransı birkaç gündür. Bu şartlarda yoğun açısal irtibatların dünyevi olaylara yansıması birkaç gün öncesinden, birkaç gün sonrasına değin uzanacaktır. Bu bağlamda yeniayın gerçekleşeceği 27 Eylül tarihi de çok önemli görülüyor.
12-13-14 Ekim 2011 tarihlerinde önemli gezegen dizilimleri var. 12 Ekim tarihinde Satürn ile dizilimde dikkat çekici bir Dolunay yaşanacak. 13-14 Ekim tarihlerini önemsiyorum, çünkü Dünya-Güneş-Satürn dizilimi olacak bu tarihlerde. 21 Mart 2010 tarihinde Dünya ve Satürn tam olarak Güneş ile hizalandıklarında İzlanda’da bir volkan patlaması oldu. Satürn ile dizilimlerde deprem veya volkan aktivitelerine rastlıyorum. Dolayısı ile bu tarih civarındaki günlerde etkin doğal afetler yaşanabilir. Hazırladığım Güneşmerkezli astroloji haritasına göre bu tarihlerde Merkür-Venüs dizilimi de mevcut. Merkür-Venüs, birkaç gün boyunca (21 Ekim’e kadar) yakın derecede dizilimlerini sürdürüyor olacaklar. Takip eden günlerde etkin doğal afetler görülebilir.
Bahsettiğimiz bu yakın süreçte gerginliklerin yanı sıra her zamanki gibi yaratıcılığı ve idraki üst seviyeye çeken, uyanış ve aydınlanmaya yönelik fırsat ve etkiler de mevcut. Bildiğimiz gibi Allah’ın Celal ve Cemal sıfatları vardır. Aynı anda her ikisi birden vardır. İşte bu tarihlerde de hangisini seçeceğimizi bizler belirleyeceğiz. Tabii ki elimizde olan kadarıyla! Kadersel olarak karşılaşmamız gereken şeylerle, planlandığı gibi karşılaşırız. Buna nasıl tepki vereceğimiz ise bizim özgür irademizdedir.
Neler Yapabiliriz?
Her birimiz kendi çapımızda ve kolektif olarak gayret göstermeliyiz. Dünyamıza, doğaya ve birbirimize nasıl davrandığımız her şeyi etkiliyor. İnsan düşünceleri ve duyguları, senkronize olduğunda, güneş aktivitelerini ve dolayısıyla jeomanyetik alanları etkileyebilir görüşüne katılıyorum. Yapılan istatistikler, dünya barışı için yapılan meditasyon ve duaların güneş aktivitesini belli bir oranda azaltabildiği göstermektedir. Bu türde girişimler, bizim kültürümüzde yağmur duasına çıkmak benzeri kolektif eylemlerde yer bulmuştur. Bence alınacak bilimsel ve teknolojik tedbirlerin yanı sıra, henüz bilimselliği kanıtlanmamış ama kadim uygarlıkların gayet farkında olduğunu düşündüğüm bu fikri asla göz ardı etmemeliyiz.
Güneş/jeomanyetik aktivite esnasında manyetik alanda yarattığı değişimler kan basıncı, üreme, kalp-damar sorunları ve nörolojik problemlerin yanı sıra, bağışıklık sistemi sorunlarına işaret ediyor demiştik. Bu dönemde etkin gezegen dizilimleri de benzeri etkileri yaratabilir. Sevgi alışverişinin bağışıklık sistemimizi güçlendirdiği söylenmektedir. Sağlığımızı korumanın, bireysel ve toplumsal olarak şifalanmanın en güzel yollarından biri, sevgi bağımızı güçlendirmektir. Sevgi alışverişinin yarattığı yüksek frekans, yaşamsal enerjinin frekansını olumlu yönde etkiler. İnsan, hayvan, bitki, araba, masa, bilgisayar olsun, canlı veya cansız şeylere sevgimizi yansıtmamız bile, titreşimimizi arttırmamızı sağlar. Bizi bir arada tutacak, sevgi bağı, neşe ve mutluluk yaratacak organizasyonları arttırmamız, stres ve gerginlikleri daha rahat aşmamıza imkan sağlayacaktır.
Güneşsel ve evrensel enerji akımları doğal bir döngünün parçasıdırlar ve bizi yok etmek için var olmamışlardır. Bu konuda yapabileceğimiz öncelikli şey, etkin Güneş olaylarının zamanlamasını tahmin etme yöntemlerini geliştirmektir. Bu alanda uygulanacak pek çok bilimsel çalışma ve gözlemlerin yanı sıra, Astroloji’den istifade edilebilir. Astroloji’nin en önemli işlevi, önceden uyarmaktır. Ardından, bu zamanlarla ilgili gerekli, tedbirler alınabilir. Astroloji’nin böyle stresli ve gergin zamanları önceden uyarmasının amacı korku yaratmak değil, davranışlarımızı ayarlamamız konusunda farkındalık yaratmaktır. Etrafımızda olan bitenin farkında olmalı, elimizden geldiğince korku ve endişeden uzak ve pozitif kalmalıyız. Agresyondan kaçınmak, pozitif davranmak, pozitif düşünmek negatifi ve agresyonu bizden olabildiğince uzak tutacaktır. En iyisini düşünelim, ama en kötüsüne de hazırlıklı olalım…
Öner ÖŞER
26 Eylül 2011, Pazartesi
ASTROLOJİ OKULU, Caddebostan