JÜPİTER TRANSİTİ VE YAKIN GELECEĞİMİZ (2)
Jüpiter’in Yengeç burcuna geçişiyle birlikte, ağır hareket eden gezegenler arasında, önümüzdeki yaklaşık bir yıllık süreci etkileyecek faktörleri işaret eden birkaç açı kalıbı oluşmaya başlıyor. Bunlar:
Jüpiter-Satürn-Neptün arasındaki “Büyük Üçgen”
Bu Büyük Üçgen’e Plüton’un karşıt açısıyla oluşan “Uçurtma”
Jüpiter-Uranüs-Plüton arasındaki “T-kare”
Bu uyumlu ve uyumsuz açı kalıplarının ortak noktasında Jüpiter duruyor. Plüton’un karşıt açısı Jüpiter’i Uçurtma açı kalıbının odak noktası haline getirirken; T-kare açı kalıbında yer alan üç gezegenden sadece Jüpiter Büyük Üçgen ve Uçurtma açı kalıplarının ortak noktası. Tüm bu durumlar Yengeç burcuna geçen Jüpiter’in ifade ettiği konularda hızlı gelişim yakalayacağımıza, sıçrama yapacağımıza ve geniş vizyon kazanmamızın zamanının geldiğine vurgu yapıyor: hayata bakış, inançlar, etik ve ahlaki değerler, maddi ve manevi değerler.
Önümüzdeki süreç hakkında bilgi almak için ilgili açı kalıplarını inceleyerek devam edelim…
Büyük Üçgen açı kalıbı: Şifalanma ve yaraları sarma zamanı!
Jüpiter’in Yengeç burcuna geçişiyle birlikte Akrep burcundaki Satürn ve Balık burcundaki Neptün ile oluşturduğu su elementinde Büyük Üçgen açı kalıbı hayatımızı iyileştirmemiz, hayallerimizi gerçekleştirmemiz için gerekli desteği ve inisiyatifi sağlayacak.
Astrolojide üçgen açılar uyumlu enerji akışını, kendini yaratıcı bir şekilde ifade edebilme potansiyelini ifade eder. Fırsatların rahat kullanımını, kendiliğinden ortaya çıkan şansları anlatır. Uyum ve dengeyi yakalama şansı verir. Büyük Üçgen açı kalıbında üç tane üçgen açı vardır. Yani uyum ve denge şansı üçe katlar!
Su elementindeki büyük üçgen yaşamın duygusal arenasında (su duyguları yönetir) rahat akışa, hislerin derinleşmesine ve diğer insanlarda kolay empati kurabilmeye imkan verecek. Daha evvelce farkına varamadığımız nüansları hissetmeye, algılamaya başlayabiliriz. Elle tutulamaz, gözle görülemez unsurların yaşamımızda tahmin ettiğimizden daha fazla rol oynadıklarını, bilinçdışı zihnin gücünü fark edeceğiz. Yaşamın derin boyutları hakkında farkındalığımız arttıkça yaratıcılığımız da artacak.
Bu süreçte hassasiyetimiz büyüyeceğinden duygusal reaksiyonlarımızı kontrol altına alıp uygun bir şekilde kanalize edemezsek, en küçük olaylarda bile tutarsız bir ruh haline girebiliriz. Bu dönemde Akrep burcunda seyredecek olan Satürn, daha derin düzeylerde, bizi dibe doğru çeken fırtınaların da farkına varacağımızı, gerekli dönüşümü yapabileceğimizi, krizi güce dönüştürebileceğimizi gösteriyor. Akrep burcundaki Satürn’ü doğru kullanabilir, gerçek dürtülerimizle yüzleşmeye gönüllü olursak, içsel mutluluğu ve dengeyi yakalayabiliriz.
Su elementi burçlarının en gelişkini olarak kabul edilen Balık burcunda ilerleyecek olan Neptün kendisinden daha az şanslı olana yardım etmeye gönüllü bir idealisttir. Merhamet, empati ve yardımlaşmayı temsil eden Yengeç burcunda ilerleyecek olan Jüpiter en büyük iyicil ve en büyük yardımcıdır. Derin bağları, sezgileri ve duygusal dayanıklılığı temsil eden Akrep burcunda ilerleyecek Satürn, insanlığın kendini şifalandırıp yeniden gücünü kazanabilmesi için gerekli olan dönüşüm gücünü, gerekli olan disiplin ve dayanıklılığı sağlayacak etkiyi yaratabilecek güçtedir. Bu üç gezegen birbirleriyle yardımlaşırken, bize gezegenimiz için gerekli iyileşme ve kendini dönüştürerek yeniden tanımlama şansını, gerekli felsefi değişiklikleri yapma fırsatı verecekler.
Jüpiter-Satürn-Neptün arasında oluşacak Büyük Üçgen açı kalıbı 9-27 Temmuz 2013 tarihleri arasında maksimum faydayı, ekstra iyi şansı getirecek. Büyük ruhsal gelişimler bu süreçte iyice belirginleşecek.
Uçurtma açı kalıbı: Milliyetçilik yükselişe geçebilir!
Büyük üçgen açı kalıbının ayaklarını oluşturan üç gezegenden herhangi birine karşıt açı yapan dördüncü b ir gezegen olduğunda, Büyük Üçgen açı kalıbı Uçurtma açı kalıbına dönüşür. Uçurtma açı kalıbı Büyük Üçgen’den çok daha güçlü potansiyele sahiptir. Çünkü karşıt açının perspektif sağlayan, simetriyi bozan ve gelişime iten zorlayıcı etkisi devreye girmiştir. Karşıt açıyı yapan gezegen bir nevi katalizör rolü oynar ve karşıt açı yaptığı gezegenin üzerine baskı uygulayarak, bu gezegenin ifade ettiği potansiyellerin, adeta uçurtmanın yerden yükselip zirveye doğru yönelmesi gibi, yükselişe geçmesini sağlayan, zirveye doğru iten faktör rolünü oynar.
Jüpiter-Uranüs-Plüton arasındaki Büyük üçgen açı kalıbının bir ayağına, Jüpiter’e karşıt açı yaparak bu açı kalıbını Uçurtma haline dönüştürecek gezegen Plüton olacaktır. Bu şartlarda, Oğlak burcunda hareket eden Plüton’un uyguladığı baskı ve stres neticesinde, Yengeç b urcunda hareket eden Jüpiter’in ifade ettiği konularda zorunlu gelişim ortaya çıkacak, Jüpiter ile ifade edilen temalar tavan yapacak demektir.
Oğlak burcundaki Plüton, dönüşmekte olan, yozlaşmış, artık hizmet etmeyen sistem ve düzenleri temsil etmektedir. Gücü ve kontrolü elinde tutmaya çalışan, bunu sağlayabilmek için her türlü yolu deneyebilecek güç odaklarını, otorite figürlerini de bu kategoriye dahil edebiliriz.
Yengeç burcundaki Jüpiter, aidiyet bilinci ve duygusu, sahip olunan ortak dil, din, inanç, kültür, tarih, gelenek görenek, folklor, ekonomik ilişkiler, siyasal erk, hukuk sistemi; yani millet olma bilincini oluşturan değerleri ifade edebilir genel anlamıyla. Bu yüzden, uçurtmanın itiş noktasındaki Plüton’un baskısı sonucunda ivme kazanacak olan, saydığımız bu temaların vurgulu bir şekilde ifade edebileceği milliyetçilik teması olabilir. Dünya genelinde milliyetçilik yükselişe geçebilir. Jüpiter inandığımız değerleri ve etik değerlerimizi, hayata bakışımızı, egemenlik ve hukuk sistemimizi temsil eder. Bu dönemde bu temalarda kriz ve travmaları sonucunda önemli değişim ve dönüşümler gerçekleşmesi beklenebilir. Jüpiter’in baskı altında ortaya çıkarttığı nitelik “aşırılık”tır. Plüton da “aşırı uçlar” kavramını temsil eder. Plüton’da gri ton yoktur, “ya siyah, ya beyaz, ya bendensin, ya değilsin” anlayışı vardır. Jüpiter-Plüton arasındaki bu karşıtlık, “ötekileştirme” riskinin vurgu kazanacağını göstermektedir.
Yengeç-Oğlak ekseni “geleneksel eksen” olarak bilinir. Temel değerleri ifade eden bu eksende Yengeç burcundaki Jüpiter ile Oğlak burcundaki Plüton arasında en son karşıtlık, bundan yaklaşık 250 yıl kadar önce, 1764-65 yıllarında oluşmuş. Bu dönemde dünyada olan biteni, kültürel ve siyasal, sosyal ve ekonomik gelişmeleri, o dönemi yansıtan bakış ve görüşleri araştırmak, önümüzdeki yakın süreci anlamamıza yardımcı olabilir. Her zaman altını çizdiğimiz gibi: tarih tekerrürden ibarettir ve astroloji bize, yaşanan olayların doğasını anlamamız ve tekerrürlerin zamanlamasını belirlememiz konusunda ışık tutmaktadır.
İçinde bulunduğumuz dönemde etkin olan bir başka astrolojik aktör, Jüpiter-Plüton karşıtlığına uyumlu açılar yaparak, çekişmeli etkiler yaratan ve aşırı uçlara sevk eden bu karşıtlığı dengeleyen, tolare eden, yumuşatan Balık burcundaki Neptün’ün konumudur. Daha uzun vadeli etkisi olan Balık burcunda ilerleyecek Neptün, bütünleşme ve kümeleşme niteliğini ifade eder. Kümeleşme niteliği, hareketlerin altındaki amaçları, ideolojileri, paylaşma kavramını ifade ediyor. Bu Neptün’ün, ortak bir paydada buluşturan, kümeye dönüştüren bağlarının güçlü bir özelliği olarak görülebilir.
Şubat 2012’de tamamen Balık burcuna geçen Neptün’ün bir önceki Balık burcuna geçiş tarihi olan 1848 yılı tarihte “halkların baharı” olarak tanımlanır. Neptün’ün Balık burcuna daha önceki geçişlerine de dönüp baktığımızda, insanların dönemin kurumsallaşmış ve katılaşmış düzenin çözerek ve dağıtarak değiştirme eğiliminde olduklarını, ekonomik ve siyasal bazı şartların siyasal beceriksizlikle çakışması sonucunda devrimlerin ortaya çıktığını; kadın hakları, evrensel insan hakları kavramlarının öne çıktığını; modern işçi sınıfının yükselişini görüyoruz. O dönemde sosyalizm belirgin bir şekilde vurgu kazanmıştı.
T-kare: Değişim rüzgarları hızlanıyor
Jüpiter’in Yengeç burcuna geçişiyle birlikte oluşmaya başlayacak öncü burçlarda T-kare açı kalıbı, bu dönemin karakteristik özelliklerini anlamamıza yardımcı oluyor. T-kare engellemelerle karşılaşmayı anlatır ve bunların üstesinden gelme çabalarıyla özdeşleştirilir. Bu sert açı kalıbı bünyesinde büyük bir enerji barındırır. Yaşamdaki birçok güçlüğü ifade etmekle birlikte, bunların çözümlerine ulaşma konusunda da gerekli azmi verir ve doğru yönlendirildiğinde belirgin başarılara yol açabilir. T-kare öncü burçlarda yerleşen gezegenler arasında oluşacağından, olayların giderek hızlanacağını, inisiyatif alma ve değiştirme arzusunun daha da güçleneceğini düşünebiliriz.
T-kare açı kalıbında, başarılması ve gerçekleştirilmesi gereken bir hedef vardır. Bu hedef gerçekleşmeden de rahat edilemez. Böyle zamanlarda, tatminsizlik ve hayal kırıklığı vardır. Bu hedefin odak noktasına Apex denir ki, Apex noktasında, karşıtlığın iki ucundaki gezegenlere kare açı yapan üçüncü bir gezegen durmaktadır. Apex’te duran bu gezegen, karşıtlığın dışavurumunun oluştuğu nokta olarak çalışır. Dolayısıyla başarılması gereken hedefi bu gezegenin doğası belirler.
Bu yaz aylarından itibaren etkisi hissedilmeye başlayacak ve 2014 yılı ortalarına kadar etkin kalacak T-karenin Apex’indeki gezegen Uranüs’tür. Bu şartlarda, insanlığın ulaşması ve başarması gereken hedef Koç burcunda ilerleyen Uranüs doğasındadır. Uranüs değişim ve reform enerjisini ifade eder ve Koç burcunda olduğundan, değişim ve reformların aktif ve agresif girişimlerle, gözü kara eylemlerle geleceğinin göstermektedir. Uranüs aydınlanma, uyanma ve özgürleşmeyi ifade eder. Geçiş yapmakta olduğu Koç burcu harekete geçiricidir ve yöntemi direkt ve doğrudan, hızlı, öncü, aktif, gözü kara bir şekilde eyleme geçmektir. Koç burcu çocuksu tavırda olabilir ve istediğine kavuşmak için aceleci davranabilir. Genç ve işlenmemiş bir enerjiyi ifade eder. Tıpkı Gezi Parkı direnişinin ilk başladığı zamanki hiçbir yanlı ve maksatlı olmayan, hiçbir gruba ve ideolojiye hizmet etmeyen, saf ve genç enerji gibi…
Uranüs’ün kare açı yaptığı Plüton’un ayırıcı özelliği, önceki duruma geri döndürülemeyen işlevidir. Plüton, temelinde doğum ile ilişkilendirilir. Bir bebek doğduktan sonra artık ana rahmine geri dönemez. İşte, Plüton’daki dönüşü olmayan tek yönlü aşama da aynı mantıkta işlev görmektedir. Plüton’un özelliklerini kısa ve öz olarak bir kelimeyle ifade etmemiz gerekseydi, bu kelime transformasyon, yani eski haline benzemeyen bir biçime dönüşüm olurdu!
Plüton, yeni bir oluşum sürecini yaratmada eski olanı yıkmasına rağmen, tekrar doğuş sürecinden sonra oluşan yaradılış süreciyle ilgilidir ve vücutta kök çakradan doğan ve omurga boyunca diğer çakralardan geçerek yükselen yaşamsal Kundalini enerjisiyle bağlantılı olduğu söylenir.
Önümüzdeki günlerde Uranüs-Plüton karesinin bir diğer ayağını oluşturacak Jüpiter, Türkiye astroloji haritasının Plüton derecesi üzerine ilerleyecek. Bu esnada transit Uranüs ve Plüton da Türkiye astroloji haritasının Plüton derecesini tetikliyor olacaklar. Tüm bunlar, baskı yaratan iç ve dış koşullar nedeniyle dayanıklılığımızı ve bir arada hareket edebilme kabiliyetimizi testten geçirecek, farkındalık düzeyimizi yükseltecek ve halk olarak yaptırım gücümüzü daha aktif ve bilinçli kullanmamıza sebep olacak büyük bir değişim ve dönüşümden geçeceğimizi gösteriyor. Kendimizi dönüştüreceğimiz, yeniden yapılandıracağımız, adeta ruhsal olarak yeniden doğacağımız bir dönemden geçmekteyiz. Göstergeler, 2008 yılında Tempo dergisi için verdiğim röportaja atılan başlığı doğrular gibi: “2013’te Türkiye yeniden doğacak!”
Sevgi, ışık ve umutla…
Öner DÖŞER
28 Haziran 2013, Cuma
AYVALIK