Önceki yazılarımda, dünyevi olayları öngörmede bizim kullandığımız Yer-merkezli astroloji haritalarının yanı sıra, Güneş-merkezli astroloji haritaları da kullanılabileceğinden bahsetmiştim. Güneş-merkezli haritalar Güneş’ten sisteme bakan astroloji haritalarıdır. Bu haritalarla Güneş’e göre gezegen dizilimleri daha kolay görülebilir. Güneş-merkezli haritadaki gezegenler yerleşimleri, toplumsal aktivite ve eylemlerimizi, birbirimizle uyumumuzu ve bunun Güneş üzerindeki yansımalarını daha rahat anlamamıza yardımcı olabilir. Güneş-merkezli bakışla, gezegenlerin Güneş üzerindeki etkilerini daha açık görebilmemiz ve bu etkilerin sebep olduğu Güneş aktivitelerinden ve dünyamıza yansımalarından kaynaklanan doğal felaketler, savaşlar gibi dönemsel olaylar hakkında zamanlama yapmamız mümkün olabilir. Böylelikle nasıl bir dönemden geçmekte olduğumuzu idrak edebilir, bu dönem için gerekli önlemlerimizi alabilir, kendimizi duygusal, fiziksel ve zihinsel olarak gelişmelere hazırlayabilir, oluşabilecek muhtemel negatif etkileri körüklememek için daha bilinçli davranabilir, hatta bu etkileri yaratıcı çözümler üretmek için birer fırsat olarak değerlendirebilir, böylece hayat kalitemizi iyileştirebiliriz.
Güneş-merkezli haritalarda, Güneş’ten baktığımızdan, glif olarak Güneş yoktur, Güneş’in bulunduğu ama gösterilmediği derecenin tam karşısında bulunan Dünya’nın glifi vardır. Gezegenlerin pozisyonları Güneş’e göre yer-merkezli boylamlarla (burç yerleşimi) gösterilir. Bu nedenle güneş-merkezli hartalardaki gezegen pozisyonları, özellikle hızlı hareket eden gezegenler için daha belirgin, ama yavaş hareket edenler için bile, alışılmış yer-merkezli haritalardakinden değişik olacaktır. Genellikle gezegenin bulunduğu burç ve derecesi farklı görülür.
Öte yandan, Güneş-merkezli sistemde, örneğin Güneş’le karşıt açı yapan Venüs gibi, Yer-merkezli haritada hiç göremeyeceğiniz açı kalıplarını da verebilir. Merkür ve Venüs Güneş’e Dünya’dan daha yakın olduklarından ve Güneş’in etrafında Dünya’dan daha hızlı döndüklerinden, Yer-merkezli haritalardaki pozisyonlarıyla Güneş-merkezli haritadaki pozisyonları en çok değişen gezegenlerdir.
Haritalar belli bir lokasyona göre çıkartılmamış, saat olarak gün ortası referans alınmıştır. Bu haritalarda ASC ve MC, evler ve burçlar yoruma katılmamakta, sadece gezegenlerin birbirlerine ve Güneş’e göre pozisyonları ve gezegenlerin geleneksel anlamları üzerinden değerlendirme yapılmaktadır.
Şimdi bu bölümde aktaracağımız bilgilere geçebiliriz. Madem ki Güneş-merkezli haritaların da bize dünyevi olayları tahmin etmede önemli ipuçları verebileceğini düşünüyoruz, o zaman geçmişteki etkin gezegen dizilimlerinden ve bunların sonuçlarından bazı örnekler üzerinden değerlendirmeler yapmamız gerekiyor. Böylelikle, önümüzdeki yakın döneme ışık tutabiliriz.
Geçmişteki Etkin Gezegen Dizilimleri ve Sonuçları
Yakın geçmişteki bazı gezegen pozisyonlarının yarattığı etkilerden yola çıkarak, önümüzdeki yakın süreçte tsunamiler, depremler, volkan patlamaları gibi doğal felaketlerin ne zaman oluşacağına dair öngörülerde bulunabiliriz. Ben sadece birkaç örnek vereceğim. Bunlar çoğaltılabilir. Bu örneklerde ağırlıklı olarak Güneş-merkezli (Güneş-merkezli) bakış yapacağım.
29 Ağustos 2005 tarihinde meydana gelen Katrina kasırgası büyük hasara yol açmış, pek çok insan hayatını kaybetmiş, binlerce insan evsiz kalmıştı. Uranüs-Dünya-Güneş arasındaki dizilimle yakın bir Merkür karesi ve uzaklaşan bir Venüs karesi vardı. Aşağıda 29 Ağustos 2005 tarihine yönelik gezegen dizilimlerini gösteren Güneş-merkezli haritayı görmektesiniz.
26 Aralık 2006’da Endonezya’da sel felaketi oldu, 50.000 kişi evsiz kaldı. Satürn-Neptün tam karşıt açıdaydı, Merkür-Uranüs tam kare açıdaydı, Mars-Jüpiter hizalanmaktaydı. Aşağıda 26 Aralık 2006 tarihine yönelik gezegen dizilimlerini gösteren Güneş-merkezli haritayı görmektesiniz.
16 Aralık 2009’da Filipinlerde bir volkan hareketlenmesi oldu. 50.000 kişi bölgeyi boşaltmak durumunda kaldı. Aşağıda 16 Aralık 2009 tarihine yönelik gezegen dizilimlerini gösteren Güneş-merkezli haritayı görmektesiniz.
12 Ocak 2010’da Haiti depremi oldu ve Dünya’dan bakıldığında Güneş ve Venüs hizalanmışlardı. Güneş-merkezli haritada Satürn-Uranüs, Merkür-Neptün karşıtlıkları vardı. Aşağıda 12 Ocak 2010 tarihine yönelik gezegen dizilimlerini gösteren Güneş-merkezli haritayı görmektesiniz.
27 Şubat 2010’da Şili’de daha büyük bir deprem meydana geldi. Dünya’dan bakıldığında Güneş ve Jüpiter hizalanmışlardı. Güneş-merkezli olarak bakıldığında daha zorlayıcı bir gökyüzü vardı. Venüs, Satürn, Plüton arasında doksanar derecelik, Mars-Neptün arasında yüzseksen derecelik açılar vardı. Aşağıda 27 Şubat 2010 tarihine yönelik gezegen dizilimlerini gösteren Güneş-merkezli haritayı görmektesiniz.
Plenatary Influences kitabının da yazarı olan Buryl Payne, bazı volkan patlamaları esnasında Venüs veya Satürn’ün Dünya’ya yakın olduğunu gözlemlemiş. Bunlara ilaveten, Ay’ın pozisyonları a volkan hareketlenmeleriyle ilişkili gözükmektedir. 21 Mart 2010’da, dünya ve Satürn tam olarak Güneş ile hizalandılar. İzlanda’da bir volkan patlaması oldu. Uzmanlar, yakın zaman içerisinde benzer bir patlamanın gerçekleşeceğini söylüyorlar. Aşağıda 21 Mart 2010 tarihine yönelik gezegen dizilimlerini gösteren Güneş-merkezli haritayı görmektesiniz.
Yakın Gelecekte Etkin Olacak Gezegen Dizilimleri ve Güneş Aktiviteleri
(21 Eylül- 29 Ekim 2010)
2010 yılı Eylül ayı sonlarında ve Ekim ayında, kısa zaman aralıklarıyla Jüpiter, Uranüs, Satürn ve daha sonra Venüs Güneş ile hizalanacaktır. Bu gezegenlerden her biri, Güneş ile hizalandıklarında, Güneş’te etkin aktiviteler meydana geldiği gözlemlenmiştir. Hepsi kısa zaman aralıklarıyla bir araya geldiklerinde, yoğun Güneş aktivitelerini tetikleyebilirler. Bu dizilimlerden bazıları esnasında Merkür ve bazılarında da Plüton Güneş ile doksan derecelik açılar oluşturacaktır. Güneşmerkezli (Güneş-merkezli) bakışla, bir gezegen Güneş ile bir dizilimde olduğunda, Dünya ile de dizilimde olur. Çünkü Dünya Güneş’in tam 180 derece karşısında gözükür. Güneş-Dünya ile gezegenler arasındaki bu önemli açısal irtibatların oluşacağı 2010 Eylül-Ekim aylarında Güneş aktivitelerindeki meydana gelecek olan artışlar Kasım ayına da devam ederse, uluslararası ilişkileri gerebilir, hatta bir savaşı atmosferi yaratabilir. Dünya ile hizalandıklarında tüm gezegenler, aynı zamanda Güneş ile de hizalanmış olduklarından, güneş aktivitelerinde artışa sebep oluyorlar.
Eylül-Ekim 2010’daki etkin gezegen dizilimleri, yerküreyi içinde bulunduğumuz Güneş Döngüsü periyodu olan 11 yıllık döngüde, şimdiye kadar yaşanan diğer stresli zamanlardan daha fazla etkileyecek. Bu dönemde oluşacak gezegen dizilimleri, etkin jeomanyetik fırtınalara sebep olabilir, büyük ölçekli depremleri, tsunami ve sel baskınlarını, volkan aktivitelerini etkileyebilir. Jeomanyetik fırtınaların, hava zaten fırtınalıysa iklimsel fırtınaları uzattığını biliyoruz. Eylül ayı, özellikle Pasifik’te fırtınaların ve büyük çaplı kasırgaların etkin olduğu bir aydır. Dünyanın manyetik alanı Güneş’in ekvator düzleminden geçtiği Mart ve Eylül aylarında daha fazla bozulur. Manyetik alanda bu bozulma, doğal felaketleri tetikleyebilir. 21, 22, 23 Eylül civarında, Pasifik’te ve Amerika kıyılarında etkin kasırgalar görülebilir.
21-22 Eylül 2010’da, Dünya, Jüpiter, Uranüs, Güneş arasında aynı çok yakın derecede dizilim gerçekleşecek ve Merkür de bu dizilime yaklaşık doksan derecelik açıda olacak. Bu dizilimler sonucu ortaya çıkacak jeomanyetik dengesizlikler, insanlar üzerinde baskı oluşturacağından, insan eliyle yapılacak eylemler çok yıkıcı sonuçlar doğurabilir. Terör artabilir. Dizilim Jüpiter’i de içerdiğinden, insanlar duygularını daha abartılı ortaya koymaya yatkın olabilirler, fanatikçe davranabilirler ve dizilim Uranüs’ü de içerdiğinden, ortalık her zamankinden daha hareketli ve kaotik olabilir, insanlar daha heyecanlı, stresli, saldırgan ve asi hissedebilirler. Jüpiter büyüteç gibidir, Uranüs sinir sistemiyle alakalıdır ve bu dizilim Merkür ile doksan derecelik açı yapacağından, sinirsel gerginlikler, huzursuzluklar büyüyebilir.
Bu dizilimler sonucu ortaya çıkacak jeomanyetik dengesizlikler, insanlar üzerinde baskı oluşturacağından, insan eliyle yapılacak eylemler çok yıkıcı sonuçlar doğurabilir. Terör artabilir. Jüpiter-Uranüs yakınlaşması zamanlarında, kasırga ve tornadolar gözlemlenmiştir. 21-24 Eylül arasındaki tarihlerde, özellikle Pasifik’te, ABD kıyılarında sert fırtınalar, kasırgalar meydana gelebilir. Dizilime sert açı yapan Merkür, iletişimsel sorunlar da yaşanabileceğine, Uranüs ile sert açısı, işin elektriksel veya teknolojik boyutunu da işin içine katıyor.
21 Eylül’den itibaren hissedilecek ve 22 Eylül’de etkinleşecek sert etkiler bir gün sonra, 23 Eylül’deki tam dolunay zamanında, Ay Jüpiter ile dizilimdeyken maksimumda hissedilecek. Güneş aktiviteleri ve jeomanyetik aktiviteler muhtemelen yüksek olacak. İletişimsel aksamalar, hatalar, yanlışlıklar yüzünden sorunlar yaşanabilir. Ay dolunay halinde olduğunda da jeomanyetik fırtınaları tetiklemektedir. 23 Eylül’de, dolunay esnasında Ay Koç burcunda olacak ve zaten güçlü olan enerjiyi çok yükseltecek.
2010 Ekim ayı başında Venüs de Jüpiter-Uranüs dizilimi ile irtibat sağlayacak. 6 Ekim civarında Venüs-Jüpiter-Uranüs dizilim yaparlarken, Merkür bu dizilime uzak karşıt yapacak. Bu dizilimler, güneş aktiviteleri ve jeomanyetik fırtınaları tetikleyebilir, bunun neticesinde etkin doğal felaketler ve uluslar arası ilişkilerde gerginlikler yaşanabilir. Aşağıda 6 Ekim 2010 tarihine yönelik gezegen dizilimlerini gösteren Güneş-merkezli haritayı görmektesiniz.
Venüs-Merkür karşıtlığı 13-14 Ekim’e kadar sürüyor. 25 Ekim civarında Venüs Dünya’ya yakınlaşmaya başlıyor ve 28 Ekim 2010 tarihinde Venüs bu yıl Dünya’ya en yakın olacağı pozisyona geliyor. Maya astronomlarınca hareketleri çok dikkatle gözlemlenen Venüs, bazı uygarlıklarca depremlerle, volkan püskürmeleriyle, savaşların patlak vermesiyle ilişkilidir. Venüs en son dünyaya 26 Mart 2009’da bu denli yaklaşmıştı. 27, 28, 29 Ekim tarihleri insan ilişkileri, ülke dahilinde ve uluslararası ilişkiler bakımından huzursuz gözüküyor. Aralık 2010’da da gergin gezegen dizilimleri var. Aralık ayındaki önemli tarihlerden takip eden yazılarımda bahsedeceğim.
Psişik kahin Edgar Cayce’ye göre evrendeki değişiklikler ve gezegenler, yıldızlar ve Zodyak’ın konumları, insanoğlunun iyi ya da kötü şeyler yapmasını etkiler. Ama insan da bunları etkiler. Çünkü aslında yıldızlar bizi yönetmez, biz yıldızları yönetiriz. Bu etkiler, varlığın iradesinden daha büyük değildir. Yıldızların yaşamı yönetmesi yerine yaşam yıldızları yönetir, çünkü insan evrendeki tüm varlıklardan üstün yaratılmıştır ve evrenin kanunlarını değiştirebilme gücüne sahiptir. İnsanoğlu olarak irademiz tüm bunların bizi etkilemesinin üzerindedir ve aslında gerçekliği inşa eden zihnimizdir…
21 Eylül 2010, Salı
ASTROLOJİ OKULU
Öner DÖŞER