18 Nisan 2010 Pazar günü 15.00-19:30 saatleri arasında sunulan Kiron seminerine ilgi beklediğimizin de ötesine taştı. Sürpriz katılımcılar da devreye girince, salonumuza sığmakta zorlandık. Gösterdikleri ilgiden dolayı tüm katılımcılara, Kiron hakkında Almanca yazılmış kaynaklardan yararlanmamızı sağlayan ve bizi bilgilendiren Dr. Sena Büyükçopur’a, fotoğraflarımızı çeken sevgili Nihan Özen’e çok teşekkür ederiz
Seminerin başlangıcında, Kiron’un keşfinden, asteroid mi yoksa kuyruklu yıldız mı olduğu tartışmalarından bahsedildi. Ardından, MÖ 9.500 civarında meydana geldiği öne sürülen büyük katastrofun mimarı olarak görülen Marduk ile özdeşleştirilen Fayton’un güneş sistemimize girerek düzeni bozmuş olduğu konusuna geçildi. Araştırmacılar D. S. Allan ve J. B. Delair, Akad destanı Enuma Elish’e dayanarak, o zamana kadar Satürn’ün ayı olan Kiron’u (Gaga) yörüngesinden çıkartmış olduğunu öne sürmekteler ve Katastrofobia kitabının yazarı Barbara Hand Clow da Kiron’un bu yüzden “yaralı” olarak tanımlandığını söylemekte, 1977 yılında beden/zihin iyileşme hareketi başladığında keşfedildiğinden, Kiron’u katastrofobinin iyileşmesinin gezegensel arketipi olarak görmektedir
Kiron, Mitolojide yaralı şifacı olarak tanınır. Kendi yaralarına merhem olamayan, ancak çektiği acılardan edindiği tecrübelerle, diğer insanların kendisi ile aynı acıları hissetmemesi için, onlara yardımcı olma temasını içerir. Astrolojik haritalarda Kiron’un bulunduğu nokta “kör nokta” olarak görülebilir ve bu konudaki gücümüzü göremeyiz, ancak başkalarına yardım edebiliriz. Haritamızda Kiron’un işlevini iyi anlarsak, kendimize yardım edemediğimiz konularda başkalarına yardım edebilir, yol gösterebilir, öğretmenlik yapabiliriz. Böylelikle kendi gücümüzün de farkına varma, yaralarımızı sarma ve kendimizi şifalandırma fırsatını da yakalamış oluruz.
Kiron’un Bize Öğrettikleri
Kiron bize yaşamın asıl amacının, içimizdeki tanrısallığı gerçekleştirmek olduğunu, Allah’ı anlama konusunda bilinçlenmemizi, ruhani konuların bizim erişebileceğimiz bir mesafede olduğunu ve illaki arada bir aracı olması gerekmediğini öğretiyor. Böylelikle yaralarımızı şifalandırmak için kendi iç rehberliğimizle bağ kurmanın yollarını bulabileceğiz. Bu bağlantıyı gerektiği gibi kurabilir ve aslında “Öz”ümüzün bildiği öğretileri, kendimize şifa verecek ve Dünya’ya hizmet edecek biçimde kullanabilirsek, “Büyük Uyanış”taki rolümüzü en doğru şekilde gerçekleştirmiş olacağız. Bunu tam anlamıyla başarabilmek için, her şeyden vazgeçebilmeyi, bütünle bir olmak için kendimizi ve zihnimizi serbest bırakabilmeyi, kendimizden çok başkalarına hizmet edebilmenin şifalandırıcı etkisini öğrenmemiz gerekiyor. Balık burcuna geçiş yapan Kiron, 2010 ve 2011 yıllarından itibaren, tüm bu saydıklarımızı başarabilmemiz için gerekli zemini oluşturmamızı sağlayacaktır. Satürn’ün yörüngesinin ötesine geçtiği gibi, zamanın ötesine geçildiği, takvim ya da zamanla ölçülemeyen ‘an’da olmayı idrak etmemizi sağlayacak olan Balık burcundaki Kiron, zaman ve mekan sınırları dışına çıkabilmemize imkan verecektir.
Öner Döşer
ASTROLOJİ OKULU, Caddebostan